MALAKANLAR


Malakanlar Kimlerdir?

1877 osmanlı-rus savaşı (93 harbi) sonrasında ruslar tarafından kars'a sürgün edilen halk. savaşmayı reddetikleri ve ikona-haç kullanmaya karşı oldukları için, yani vicdani retçilik ve mezhep farkı yüzünden sürgün edilmişler. kars'taki köylülere peynir yapımı, arıcılık, değirmencilik öğretmişler. ancak sovyet devrimi sonrasında malakanlar rus olduğu için komünistler tarafından kullanılacakları paranoyasına kapılan kazım karabekir, vicdani retçi olan malakanlar için zorunlu askerlik yasası çıkararak onları göçe zorlamış. 20.000 kadar malakan tası tarağı toplayıp abd ve avustralya'ya göç ederken geride kalan çok azı yavaş yavaş yokolup gitmiş.

kaşar ve gravyer peynirini, arıcılığı kars halkına öğreten, savaşmayı kesinlikle reddeden rus topluluk. bizimkiler rus devriminden sonra kıllanıp sürmüşler malakanları. kars'ta sanırım mavi gözlü bir josef (isim yanlış olabilir) olacak, son malakan.
kars'ta yaşayan son malakan'ı konu alan bir film için (bkz: deli deli olma)

mavi gözlü sarışın güzel kızları olan..kars halkına gravyer,değirmencilik,halı dokumacılığı,kaşar,çakmak peyniri gibi güzelim şeyler aktarıp bir gece vakti baskılardan kars kentini derkedip genelde batı almanya'ya göç etmek zorunda kalmış olan rus topluluğu..tarik akan ''deli deli olma'' filminde bu güzel topluluğu bir kez daha hatırlatmıştı.evleri,değirmenleri gibi yürekleri de şuan harabe olan topluluk..yaşadığı dünya'yı,türkiye'yi,kars'ı çok kültürlü olarak sevmesini bilen insanoğlu için malakanların yaşadıkları trajedi bir ağlamaklı olma meselesidir.

MALAKANLAR
Kars ve çevresinde yaşamış bulunan bu gün sadece türkiyede evli kızları kalan veya türkiyede ki koşulları kabul ederek kalan ailelerden başka kimse kalmamıştır .
Bu topluluk rus olmasına karşın mezhepsel özellikleri gereği müslüman özellikle sünni – müslüman  topluluklarla kolayca anlaşmıştır .
Türkiyeli Malakanların Türkiyeden toplu olarak ayrılmaları iki ayrı dönemde gerçekleşmişitir. bunlardan biri 1920 yılında ayrılmak durumunda kalanlar diiğeri de 1962 yılında ayrılarak anayurda sovyetler birliğine dönenlerdir.
Malakanların ve Dukhoborların, ağırlıklı olarak Malakanların türkiyede ki yaşamına geçmeden önce bu ilginç topluluğa ilişkin kimi ansiklopedik bilgileri vermekte yarar görmekteyiz.
Malakanlara ilişkin açıklamalar
Malakanizm Rusya’daki hristiyan tarikatlarından biridir. Bunların “Zionskii Pessenik, adını verdikleri bir ilahi ve dua kitapları bulunmaktadır. Bu kitap elle çoğaltılmıştır. çok fazla kullanılmadığından da az sayıdadır.
Bu gün bu tarikatın gerek Amerikada gerekse Asyada, Avrupada yandaşlarına rastlamak mümkündür.
Rusyadaki tarikatların geçmişi 1500 lü yıllara değin uzanmaktaysa da 17. ve 18 yüz yıllarda özellikle Ortodoks kilisesinin güçlendiği dönemlerde yaygınlık kazanmıştır. Gerek rus otokrasisinin  gerekse Ortodoks kilisesinin baskılarından bunalan tarikatlar Sibirya, Altaylar, Trans Kafkasya, orta Asya, Beserbya ve Kırım’a kadar çok geniş bir alana dağıldılar. Bu mezhepler sadece yerleştikleri alanlardaki halkın kültürlerinden ve yerel koşullardan etkilenmemiş, kendi  kültürleri ve davranış özellikleriyle de o yörenin gerek kültürel gerekse ekonomik yapısını etkilemiş, genellikle de bu etkileme olumlu yönde olmuştur. Bunun nedeni bu tarikat mensubu toplulukların gittikleri yörelere oranla daha gelişkin bir toplumdan geliyor olmalarıydı şüphesiz .
bu olumlu etkileri olan tarikatlardan biri ve önemlisi bizlerle komşuluk etmiş bir çok şeyde kars ve cevresindeki halka önderlik etmiş gelişmeleri tarımda ve hatta sanayiide bir çok yeniliği yöre halkına öğreten malakanlar olmuşlardır.
Malakanlar etnik köken itibariyle ağırlıklı olarak ruslardan oluşmaktaysa da bu mezhepten olup baska diğer milliyetlerden de oluşmaktadır.
Malakanlar Greko-Rus kilisesine bağlıdırlar .
Ama onlar içsel inançları itibariyle “Tanrı”nın tahta, taş veya diğer objelerle temsil edilerek ona  ibadet edilmesini asla kabul etmemişlerdir. bunun yanında onlar tek otoritenin fikir ve imajına  iman etmişlerdir.
Onlar insanın ruhunda yaşayan güçlü ve kadir-i mutlak bir tanrı inancına ibaret ederler. İkon ve haç gibi el yapımı şeylerin “Tanrı olmadığına onların ancak insanoğlunun abartısı “ olduğu inancındadırlar . bu  nedenle de, haç, ikon gibi  ibadet  materyallerinin varlığını ortaya çıkışını anlamsız  bulurlar .
Malakan dokrini batı protestanlığından etkilendi ancak bu kiliseyi de ruhban sınıflarından dolayı  reddetti.
Bu doktrin 17. yüzyılda köylüler arasında ve dahası orta sınıfın alt kesimleri ve tüccarlar arasında Tambov, voronczh, saratov, penza’da ve Rusya’nın  diğer  merkezi eyaletlerinde çabucak yaygınlık  kazandı.
Bu “inananları önceleri “İkonoklast” lar olarak adlandırdılar. Daha sonraları bu anlayışın ayrı topluluklarının oluşmasından sonra molakanlar olarak adlandırıldılar.
Bu adın verilme nedeni ise bu topluluk veya “tarikat“ ortodox kilisesinin oruçlarını kabul etmiyorlardı. Ortoodks öğretisine rağmen oruç zamanlarında da hayvansal gıdaları yedi, süt içtiler. İşte bu süt içme eylemi nedeniyle bu topluluğa süt içenler anlamına gelen “Molokon“ ismi verildi.
Eğemen Rus otokrasisi ve ortodox kilisesi bu farklı insanlardan hoşlanmadı. Bu topluluk üzerinde her türlü baskı ve zulüm denendi. Rus İmparatorlarından I. Aleksander’in imparatorluk tacı giymesinden sonra molokanlara yönelik “resmi“ uygulamalar değişti.
22 temmuz 1805 de imparator tarafından yayınlanan bir manifestoyla diğer tarikatlardan Dukhoborların yanı sıra Molokanlara da hamiyet gösterildi.Onların dinsel inançlarını özgürce yaşamalarına izin verilmiş oldu.
Ne var ki I.Nikola zamanında durum ağırlaştı. Bu tarikatların üzerine yeniden gidilmeye, haksız uygulamalara, sürgün ve tutuklamalara başlandı. Molokanların kendi geleneklerine uygun olarak hareket etmeleri, ibadet için bir araya gelmeleri hatta ortodox mezhebinden olanlar tarafından çalıştırılmaları, pasaport almaları, nüfusa kayıtlı oldukları yerlerden ayrılmaları yasaklandı.
1830 da ise Malakanların güney eyaletlerine gitmeleri ve orada yaşamaları da özel bir buyrukla yasaklandı.
Malakanların Rusya’ sadece transkafkasyaya yerleşmelerine izin verildi. Bu tarihten sonra Malakanlar ve Ukraynalı Dukhoborlar ın Rus ortodox “karası”ndan legal ayrılmaları başlamış oldu.
Türkiye ve İran’la hudud olan Tiflis, Erivan, Gence, Şamahı eyaletlerinin topraklarına molakan ve Dukhobor’ların yerleşimleri Kafkasya’daki kral naibinin kararıyla gerçekleşti.
Rus tarikatçıların Transkafkasyada sivil yerleşim birimlerinin oluşturulması 1840 ların başlarında ortaya çıktı.
Trans kafkasya yöresine özellikle Rus ordularının ulaşımında kolaylıklar sağlayabilmesi açısından ulaşım yolları üzerinde Gürcistandaki Ahıska bölgesinde 8 yeni yerleşim birimi kurulmasının yanında Ermenistan’ın kuzeybatısında Kars ve Erzurum yörelerinde yerleştirmeler oluşturuldu.
2. Aleksandr’ın yayınladığı bildiriler buralarda yerleşenlerin inançları ve ekonomik yönden gelişmelerine ve girişimde bulunmalarına yardım eden bir unusun oldu. Bu elverişli ortam nedeniyle kısa sürelerde bu yörelerde çiftlikler oluşturuldu toplulukların yaşam düzeyleri gözle görülür bir ölçüde gelişme gösterdi.
Bu balayı 19. yüzyılın sonunda başlatılan gündeme gelen zorunlu askerlik hizmetine kadar sürdü. Malakanlar askerliği insanların zalimliği olarak tanımlayıp askerlik yapmayı reddettiler. Bu yeniden Malakan halkının acı ve sıkıntı çekmesi demekti. Yeniden kaçış başlamıştı. O dönemde amerikan toprakları onlar için özgürce yaşanabilecek topraklardı. Bu Malakanların Kafkas-ardından Amerika, Kanada hatta Avustralya’ya göçüne yol açtı. Bir kısım Aile de yüz yıl başlarında Kars ve Doğu Rostov eyaletinin Salskii steplerine göçü de bu dönemde gerçekleşmiştir. Bunun nedeniyse toprak azlığıydı. Çünkü Molakan aileleri 12-15 kişilik nüfuslara ulaşmaya başlamıştı 
-----------------
Malakanlarla Dukhoborların tarikaları arasında fazla bir fark yoktur. Kendilerini ruh güreşçileri olarak tanımlayan Ukraynalı don kazaklarından oluşan bu mezhep de kilise ve çarın hışmına uğramışlardır. Onların dünya görüşleri yaşam tarzları da Malakanlar gibidir, şiddete karşı çıkan, ikonlara tapınmayı, ibadet etmeyi ve ruhban sınıfı kabul etmeyen insanca yaşamadan yana, komünal bir yaşamı savunan bir tarikattır. 1895 de çar onun askeri servisleri askeri birlikleri tarafından büyük baskılar uygulanmıştır.
Dukhoborların lideri Sibirya’da sürgüne gönderilen liderleri Peter V. Verigin ile onların sempatizanı ve destekçisi yazar Leo Tolstoy özgürlük ve insan haklarının yaygınlaşması için önemli mücadeleler vermişlerdir. Bunlar Malakan tarikatının alt gurubu olarak adlandırılabilir ve daha kapalıdırlar.
Malakan ktopluluğunun bir başka özelliği de yahudiler ve müslümanlar gibi domuz eti yememeyişleridir. Malakanlar domuz eti ve kabuklu deniz hayvarnlarını yemekten saymazlar. “Domuz eti et değildir” demektedirler.
Yukarıda kısaca tanımlamaya çalıştığımız bu topluluk hakkında pek bir araştırma yapılmış değildir. türkiyede bu konuda oldukça sınırlı sayıda araştırma ve gözlem kendi kişiiiiiisel yargıları da katılarak kimileri tarafından kaleme alınmıştır.
Bunlardan O Türk doğan şöyle der: ”Malakanlar, 1917 devrimiyle tercih hakkını kullanarak, rusyaya gitmeyip kars’ta yaşantılarını sürdürmeyi tercih etmişlerdir. Bu nedenle, cemaat komünizme karşı çıkmış, geleneklerine bağlı, dini bir gurup olarak kalmayı tercih etmiştir“ dermken gidenlerin tercih hakkını kullanarak gittiğini söylerken sanırım pek de doğruyu söylemiyor. neden doğru olmadığına ilişikin daha aşağıda açıklamalarımız yer alacaktır.
Yazar yazısının devamında “O tarihlerde Rus halkının inançlarına göre, haftarda iki gün süt içme geleneği varmış.Oysa topluluk bööyle bir perhiz inancına karaşı gelerek haftanının her fgününde de süt içiiiiilebileceğini ileri sürmüşler. İşte bu tarihi ayrılık bu noktadan başlamış. Rusça molok(süt) aanlamına geliyor. Molokan ise (süt içenler) veeya perhizi bozanlar analamını taşıyor.Young da aynı görüştedir. “Molokanlar veya (süt içenler) büyük ayarılıktan sonra büyük perhiz(lent) süresinice sütü kullanmakta ısrar eden rus ortodox sınıfıdır.”
Yazar malakanların inançlarının “salt bir hristiyan dinini temsil etmediğini, onların haç put ve ikonu kabul etmediğini belirterek, devamla “Hristiyan inançlarına uygun olarak domuz yemeleri gerekirken yemiyorlar, bu hususta sırf tevrat yasakladığı için domuz etini harakm sayıyorlar. Hata tevratın“ on emri “molokanizmin esas ilkesini oluşturur.” demektedir.
Bu on emir meselesi gerçektende önemli. Özellikle ilk hristiyanların tümünde bu arada süryani mezhebindede oldukça önemli bir yeri vardır. Diyarbakınr meryem Ana kilisesinde kiliisenin içerisinde hazreti musanının on emri tabelalara yazılmış yanyana dizilmiştir. böyle diye bu mezhebi nasıl hristiyan saymazsınız ki? Öyle bakarsanız, domuz eti yemediği, sünnet olduğu için yahudilerin aslında müslüman müslümanlarında yahudi olduğunu söyleyebilir misiniz / elbette ki hayır.
Bu konuya ilişkin incelemesinin devamında malakanların dokuz göbekten aşağısıyla evlenme yasağını yok sayarak gidenek kızıyla evlenenler olduğundan söz etmektedir. Elbette bu ilginç bir iddiadır ve burada yer almamaktaysa da sosyolojik çalışmasında umarız bu tesbiti, ne zaman, nerede yaptığı ve kimler olduğu yer almaktadır. Malakanların ikinci büyük göçü olan 1962 göçünün temelinde malakanların türklere özellikle terekemelere kızlarını vererek akrabalık kurmalarına karşın Terekemelerin malakanlara kız vermemeleri böylevce erkeklerin evlenmeyişleri nedeniyledir.
Domuz eti yemedikleri için Malakanları Hristiyan veya Yahudi kabul etmekte güçlük çektiğini yazan yazar bir başka yerde de ortodox olduklarını söylüyor - burada da kişisel yargılarını öne çıkarmaktadır.
Şimdi gelelim Malakanların Türkiye’den ilk ayrılışlarına.
Malakanlar 1917 ekim devriminin hemen öncesinde hemen çoğunlukla Bolşevik akıma sempati duymaktaydılar. Ya da en azından o dönemdeki askeri yetkililer bunu böyle görüyorlardı. Ekim devriminden sonra Kars –Ardahan -Batum yöresinde ortaya çıkan siyasel belirsizlik içerisinde Malakanlar içerisinde Bolşevik akımın önemli taraftar bulması da bu anlamda muhtemeldir. Ne var ki Türkiye’den ilk ayrılışları çok da isteyerek olmamıştır.
Malakanlar konusunda o dönemin siyasal gelişmelerini kazım Karabekir’in İstiklal harbimiz adlı yapıtta buluyoruz.
“21 de Rus sefiri Medivani veda ziyaretine geldi. Yarın trenle Erzurum ’a hareket edecek, oradan otomobil ile Ankara’ya.Medivani Kars ’ta bulunduğu 24 gün kadar misafirliğinde boş durmadı. Civar Malakan köylerinde gizli Bolşevik teşkilatı yaptı, Mustafa Suphi’nin heyetini idare etti, yola çıkardı. Bir sefirin Kars ’ta bu kadar müddet oturması ve civar köylerde dolaşması pek ayıp ve pek kaba bir hareketti. Kendi hallerinde çalışkan bir kavim olan Malakanları ifsad etmesi onların felaketine sebep oldu. Bu hakiki müstahsil sınıfın, zeriyat ve hayvancılıkta en ileri gitmiş bu cemaatin yerlerinde kalmasında ve daha iyisi Anadolu dahiline olmak üzere alınmasında fayda vardı, fakat Medivaninin ifadesile köylerde kızıl bayraklar, nümayişler daha Medivani varken başladı. Ben Medivaninin nazarı dikkatini celbederek Türk milletinin istiklalini kurtarmak için bütün emperyalist kuvvetlerle boğuşurken içimizden bizi devirmek isteyenleri de düşman addile tedbirler almaktan çekinmeyeceğini anlatmıştım. Vaziyeti Ankara Hükümetine lazımı gibi bildirdim ve artık memleketimizde Bolşevik nüfuz ve unsuru olan Malakanların bir müddet sonra hudut haricine çıkarılması ve yerlerine Türk muhacirleri alınması takarrür etti “(53) diyerek, yeni düzen için tehlikeli bulduğu Malakan topluluğunun sınırlar ötesine çıkartılması için harekete geçildiğini vurgulamıştır. Sonraki gelişmeler göstermiştir ki bu sorunun çözümü Malakanların can damarı olan askerlik sorununa yüklenmekte bulunulmuştur.
Sınırlar içerisinde kalan tüm Malakanların 20 ocak 1921tarihine değin Türkiye yi terk etmediği taktirde askere alınacağını mecliste karar altına aldırmış; bunun üzerine Malakanlar kitleler halinde anayurtları Sovyet Rusya topraklarına dönmüşlerdir. Malakanlara; onların Bolşevik etkisinde kalmalarına ve Türkiye’den uzaklaştırılmalarına ilişkin olarak Kâzım Karabekir anılarında;
“Malakanlar Ruslar zamanında dahi askerliğe gitmezlermiş, erkekleri hep sakallı. Umumiyetle iri vücutlu, canlı kanlı, sıhhat numunesi insanlar. Elbise ve vücutları temiz. Hayvanları kadana, arabaları çok eşya alır, dört tekerlekli, büyük ve sağlam. Ziraat, ekme, biçme aletleri hep son sistem, yalnız kuvvei ceriye beygirdir. Kan dökmek en büyük günah imiş, harpte dahi olsa. Ben onları yalnız nakliyede kullanıyordum. Buna dahi itiraz ediyorlardı. Karsın her tarafında şoseler boyunca uzanan bu köylüler teşvikatla Bolşevik teşkilatına başlayarak bugün gösterdikleri samimi hayatlarını bozmaya da başlamışlardı.”(İstiklal harbimiz sf.953), 
”Ruslar (ın) bizi.......Kars ve havalisindeki Malakanlara bazı ufak tefek harekat yaptırarak bu harekatı Bolşevik cereyanı şeklinde göstererek himaye etmek....suretice izaleye çalışacakları.....”
“Kars konferansı esnasında Ganyeski pek haşin ve kabalık gösteriyordu. Hatta bir gün 10 teşrinevvel’de basit bir meselede (Türk köylerinden isteyenlerin gelmesine mukabil Malakan köylüleri göndereceğimizi) söylediğim zaman :Bu hakarettir, umuru dahiliyemize müdahaledir, bu teklif geri alınmalıdır, gibi kavgaya kalktı.”(a.g.e1013)
Ve son nokta:
“Malakanların en nihayet 20 kânunusaniye kadar memleketimizden çıkmadıkları halde katiyen askere alınacakları hakkında Ankara’dan emir geldi. Kars Rus Sovyet konsolosu Norman ziyaretime geldi. Malakan ların askere alınması halinde Rusya’daki Türk tebaasının da askere alınacağını söyledi. Cevaben hükümetimiz 20 kânunusaniye kadar müddet temdid etmiştir, bundan sonra gitmezlerse askere alınacaklardır, artık bence yapılacak bir şey olmadığını söyledim. “(a.g.e. sf.1055)*
Görüldüğü üzere kars ve çevresindeki büyük malakan gurup kendi istekleri ile gitmemiş gönderilmişlerdir.
** M.F.Kırzıoğlu da oğuzca olmayan kelimelerden söz ederken şöyle demektedir.
Bunlara en çok Kars ilinin (Çıldır, Arpaçay, Digor, Tuzluca ve Iğdır gibi doğu bölümündeki kazaların Ayrım, Khılalı, Terekeme ve Karapapak boylarının yaşadığı köylerde çok rastlıyoruz.”Azerbaycan“ lehçesi ile görüşen buradaki köylülere mahsus ve Kars-Kağızman –Ardahan yerlilerinin kullanmadığı şu kelimeler ....” diyerek bu halkın dilinde yaşayan Moğolca sözcüklere atıfta bulunmaktadır

1878'de Çarlık Rusyası'na geçen Kars'a yerleştirilen Rus kökenli dini azınlık grubu Malakanların Kars'taki izleri, kentten yıllar önce göç etmiş olmalarına rağmen hâlâ görülebiliyor.
1878-1918 yılları arasında Rus yönetimine bağlı olan Kars, alt yapısı ve mimarisiyle Rusya'dan derin izler taşıyor. Kars'taki ‘Rus döneminin' bir diğer mirası da kente yerleştirilen binlerce Rus Malakanın izleri. Malakanlar, yıllar önce anavatanları Rusya'ya göç etmiş olsalar da şu anda bile Kars'ta onları hatırlamayan neredeyse tek bir kişi yok.
Rus Ortodoks Kilisesi'nden ayrılmış bir mezhep olan Malakanlar, Eski Ahit'i kutsal kitap olarak kabul eder. Eski Ahit, Malakanlar için ‘ruhu besleyen süt' gibidir. Zaten Malakanların adı da Rusça ‘süt' anlamına gelen ‘moloko' kelimesinden gelir. Ayrıca Malakanlar, Ortodoks Kilisesi'ne bağlı Hristiyanlardan farklı olarak ‘Büyük Oruç' zamanında da süt içer.
PASİFİZME DAYALI BİR DİN
Aslen Karslı olan antropolog Çakır Ceyhan Suvari, Rus etnodinsel yapısında çok özel bir yere sahip olan Malakanları ve Kars'ta bıraktıkları izleri Sputnik ajansına anlattı. Malakan dininin tabanının tarihsel olarak Rus köylülüğüne dayandığını vurgulayan Suvari, şunları söyledi:
"Rus köylülerinin ve onlara öncülük eden ruhban sınıfın, Ortodoks Kilisesi ve Çarlıkla giriştikleri çatışmaların neticesinde, 'Malakan' adı altında etnodinsel bir topluluk tarih sahnesine çıkmıştır. Ancak Malakanlar iktidarı ele geçirmek gibi radikal istekler taşımamışlar, iktidar karşısındaki en önemli direnişleri "pasifizm" olmuştur. Zira İsa'nın şiddet karşıtı söylemini kendilerine düstur edinerek pasifist bir dünya görüşü inşa etmişler. Bu nedenle şiddettin her türlüsü, silah taşımak ve kullanmak, hatta askeri üniforma giymek dahi dinlerince yasaklanmıştır."
RUS PAGANİZMİ İLE ESKİ AHİT'İN SENTEZİ
Suvari'ye göre Malakanları Ortodoks Ruslardan ayıran temel fark, Malakan inancının Rus paganizmi ile Eski Ahit'in bir sentezi olması:
"Malakanlar, her ne kadar kendilerini Hıristiyan inancı içerisinde tanımlasalar da, dinsel düşünce ve pratikleri pagan Rus inancıyla Eski Ahit'in sentezinden oluşuyor. Malakanların Ortodoks Kilisesi'nden ayrılmalarında hem ekonomik hem de dini gerekçelerin birlikte rol oynadığı söylenebilir. Ağır vergiler, serfliğin geliştirilerek kolektif köylerin dağıtılması vb. ekonomik gerekçeler iken; Rus Ortodoks Kilisesi'nin düşüncelerinin ve ritüellerinin Yunan Ortodoks Kilisesi'ne göre yeniden düzenlenmesi, dinlerinin emrettiği ‘Hıristiyan kardeşliği' ilkesinin yaşatılmasına uygun olan cemaat sisteminin dağıtılması vb. de dinsel gerekçelerdir. Malakanlarda, insanlardan ve doğadan bağımsız mutlak bir tanrı kavramı vardır. Bu anlamda Malakanizm mistisizmden beslenen diğer mezheplerden farklı olarak tüm hayatlarını Tanrı yoluna adayan asketik hareketlere daha yakın durur. Malakanlarda ‘pasifizm' ve ‘akıl', inancın temelinde yer alır ve kişisel kusursuzluğa ulaşmak için ‘çalışmak' en yüce erdem olarak kutsanır."
SÜRGÜN SONUCU KARS'LA KESİŞEN YOLLAR
Malakanların yolunun Kars ile kesişmesinin nedeni, aslında bir zorunlu sürgün hikayesine dayanıyor. Çar II. Nikola döneminde ‘dinlerini değiştirmek ya da sürülmek' arasında bir tercihte bulunmaya zorlanan çok sayıda Malakan, dini inançlarından taviz vermeyi reddetmeleri üzerine Rusya'nın çeşitli bölgelerine sürgün edildi. Sürgün yerlerinden biri de o dönem Rusların elinde bulunan Kars bölgesiydi.
Suvari, 1880-1881 yıllarında Kars'a yerleştirilmeye başlanan Malakanların burada 35 köy kurduğunu belirtiyor.
Kars'ta hayvancılık ve çiftçilik yapan Malakanlar, kapalı bir şekilde yaşayarak ne Ortodoks Ruslar ile ne de Müslüman Türkler ile kaynaşırlar. Anavatanları ile bağlarının kopmasına karşın, Soğuk Savaş döneminde ‘Sovyet/komünist ajanları' olarak baskılara maruz kalırlar.
TÜRKİYE'DE DEĞİŞEN MALAKAN ALGISI
Suvari, Kars'ta Malakanlara ilişkin genel algıyı şöyle özetliyor: "Malakanlar, Kars'ta yaşadıkları dönemde Müslüman çoğunluk için ‘dış güçlerin maşası' ve devlet tarafından kendilerine gösterilen hoşgörüye ve sunulan her türlü imkâna rağmen içlerine kapanıp entegre olmamakta direnen ‘tehlikeli ötekiler'di. Göç ettikten sonra ise Malakanlar, tüm insanlığı kurtaracak bir dünya görüşüne sahip yüce ve erdemli insanlar olarak hayal edilmekteler. Bu durumun Malakanların artık Türkiye için bir tehdit olamayacağı düşüncesiyle yakından ilgisinin olduğunu düşünüyorum."
RUSYA'YA GERİ DÖNÜŞ
Karslı Malakanların önemli bir kesimi, 1920'de imzalanan Gümrü Antlaşması ile Kars, Türkiye'ye geçince ülkelerine geri döner. Gitmek istemeyen Malakanlar ise hukuki olarak Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı olarak 1962 yılına kadar Kars'ta yaşamaya devam eder. Daha çok Kars'ın Arpaçay İlçesi'ne bağlı Yalınçayır ve Atçılar ile merkeze bağlı Çalkavur köylerinde yaşarlar.
GÖÇÜN TEK NEDENİ EVLİLİK SORUNU DEĞİL
Suvari, Malakanların 1960'larda Kars'ı terk etmesinin nedenini, diğer birçok akademisyen ve araştırmacının aksine sadece evlenme sorununa bağlamıyor:
"Malakanlarda ‘yedi/dokuz göbeğe' kadar olan akraba evliliğinin yasak olduğu, dolayısıyla eş bulma seçeneği azalan Malakanların da Türkiye'yi ‘terk etmek zorunda kaldıkları'  ifade edilmekte. Ancak, ayrılma nedeni olarak sadece ‘evlilik' sorununun gösterilmesini ben kuşkuyla karşılıyorum. Zira bölgede adeta kültürel adacıklar şeklinde yaşayan Malakanlar üzerinde çoğunluğun hem psikolojik hem de fiziksel baskısının olması da süreci tetikleyen etkenler arasına eklenmelidir. Zira 1950'li yıllar Türkiye'de gayrimüslimler üzerindeki baskının arttığı bir dönemdi. Aynı dönemde patlak veren 6-7 Eylül Olayları bu sürecin son halkasını oluşturmuştu. Kars'ta da bazı kesimlerin Malakanların arazilerine ve mallarına göz diktiği, bu nedenle sürekli onları rahatsız ettikleri halen anlatılmaktadır. Tüm bu içsel ve dışsal nedenler birleştiğinde ancak Malakanların neden Türkiye'den ayrıldığını anlayabiliriz."

‘MALAKAN GİBİ ÇALIŞKAN








Günümüzde Kars'ta artık hiç Malakan bulunmuyor, ancak Malakanlar Karslıların hafızalarında hep olumlu anılarla yer alıyor. Suvari, Kars'ta güzel bir kadını tarif ederken 'Malakan kızı', çalışkanlar için 'Malakan gibi çalışkan', iyi cins bir sığır ve atı tanımlarken yine  'Malakan ineği' ve 'Malakan atı' gibi ifadeler kullanılmasını buna örnek gösteriyor.
Suvari ayrıca, dinsel ve toplumsal yapılarındaki muhafazakârlığın aksine teknolojik alanda yeniliklere açık olan Malakanların, Kars'ta birçok yeniliğin de itici gücünü oluşturduğunu hatırlatıyor. Kars ve civarında pek çok tarım ürününü ilk defa Malakanların ürettiğini söyleyen antropolog, ayçiçeği ve patates gibi ürünlerin Malakanların etkisiyle Kars'ta hâlâ ‘sımışka' ve ‘kartof' olarak adlandırıldığını söyledi.
KARSIN SOLAN RENGİ:MALAKANLAR

2004 yılı Malakanların Türkiye'deki evlerinden kopuşlarının kırk ikinci yılı. Bundan 42 yıl önce 1962'de son Malakan kafilesi hüzünlü ve buruk bir biçimde ayrıldı bu topraklardan. Giderken yeniden dönüp gelmenin hayalini kuruyorlardı. Gerek 1921'de ki ilk göçle gidenler, gerekse 1962 deki ikinci guruptakiler tekrar döneceklerine dair söz vererek; doğdukları, doğurdukları, ürettikleri toprakları, sevinçlerini üzüntülerini paylaştıkları hemşehrilerini bırakarak gitmişlerdi. Dönen olmadı.Ne yazık ki bugün bırakın Türkiye kamuoyunu, anneleri babaları onlarla komşuluk etmiş insanlar bile onlar hakkında çok az biliyor. Bilinenler de unutuluyor git gide .

Bir zamanlar Kars-Erzurum çevresinde önemli oranlarda nüfusa sahip olan Malakanlardan geriye, bir kaç birey dışında kimse kalmamıştır.Rusya'nın değişik yörelerinden gelen Malakanlar,bu bölge halkları için çok ileri tarım ve ziraat tekniklerini de getirmiş ve öğretmişlerdir. Örneğin tarımda Patates,ayçiçeği,lahana ekimi;kaşar, gravyer ve diğer peynir çeşitlerinin yapımı, arıcılık, değirmencilik, değirmenlerden elektrik üretme ve ölü hayvanlardan sabun elde etme tekniğinin öğretilmesi gibi.

Onlarca teknik yenilik yanında toplumsal yaşamda da sahip oldukları engin hoşgörü ve barış duygusunu da yöre halkı içerisinde yaygınlaştıran bu halk hakkında bildiklerimiz hep sınırlı kalmış,Türkiye'de yaşayan Malakanlar konusunda doğru dürüst bir sosyolojik araştırma yapılmamıştır. Prof. O Türkdoğan'ın bu konudaki saha araştırması,doktora tezi ve bir de önemli tanıklıklarda bulunan Kâzım KARABEKİR in anlattıkları dışında pek bir şey yoktur.

Paylaşımcılıkları,barışseverlikleri ile dikkati çeken Malakan halkı hakkında bir takım bilgiler vermenin , geç de olsa bu iyi yürekli barışsever halkı tanımak açısından bir yararı olur diye düşünüyorum.

Malakan tarihine kısa bir bakış

Bu gün Malakanların, büyük çoğunluğu eski Sovyet topraklarında olmak üzere, Amerika Birleşik Devletleri, Kanada, Avustralya, Yeni Zellanda'da yaşadıkları bilinmektedir.
 
Kimdir Malakanlar?

Türkiye'de halk arasında Malakanlar olarak adlandırılan bu topluluğun orijinal adı "Molokan"dır. Rusça süt anlamına gelen "moloko" sözcüğünden türetilmiş olan bu adlandırma bir ırka değil, bir Hıristiyan tarikatına karşılık gelmektedir.

Malakanlar ve Malakanizm hakkında görüşleri ve çalışmaları olan O.Türkdoğan; "Molokanizm, Hıristiyan ve Yahudi inanç sistemlerinin sentezi   gibidir." dedikten sonra "Malakanları Hıristiyan veya Yahudi olarak kabul etmenin güçlüğü karşısındayız"(1) demektedir. Malakanlar konusunda Pauline V.Young'un görüşüne göre de "Molokanlar veya (süt içenler) büyük ayrılıktan sonra Büyük perhiz(lent) süresince sütü kullanmakta ısrar eden Rus Ortodoks sınıfıdır" 

Malakanların kimliği konusunda en doğru ve derli toplu bilgi ise Rus yazar İvan Semyonov'un "Kafkasya Malakanları ve Dukhoborları tarihi" adlı yapıtında yer almaktadır.
Yazar bize şu bilgileri verir:" Molokanlar...dinsel olarak Greko-Rus kilisesine bağlıdırlar. İçsel inançları itibariyle "Tanrı"nın tahta, taş veya diğer objelerle temsil edilerek ona ibadet edilmesini asla kabul etmemiş olmalarına rağmen tek otorite'nin fikir ve imajına iman etmişlerdir. Bir insanın ruhunda yaşayan güçlü ve kadir-i mutlak bir "tanrı "inancına ibadet ederler. İkon ve haç gibi el yapımı şeylerin "Tanrı olmadığı, onların ancak insanoğlunun abartısı" olduğu   inancındadırlar. Bu nedenle de, haç, ikon gibi ibadet materyallerinin varlığı anlamsızıdır. Oluşumu süresince "Molakan doktrini" batı Protestanlığından etkilendi, ancak bu kiliseyi de sebep ve ruhban sınıflarından dolayı reddetti.


Bu doktrin 17. yüzyılda köylüler arasında ve dahası orta sınıfın alt kesimleri ve tüccarlar arasında Tambov, Voronczh, Saratov, Penza'da ve Rusya'nın diğer merkezi eyaletlerinde çabucak yaygınlık kazandı.
Bu "inananları önceleri "İkonoklast"lar olarak adlandırdılar. Daha sonraları bu anlayışın ayrı topluluklarının oluşmasından sonra Molokanlar olarak adlandırıldılar .

Bu adın verilme nedeni ise bu topluluk veya "tarikat " Ortodoks kilisesinin oruçlarını kabul etmiyorlardı. Ortodoks öğretisine rağmen oruç zamanlarında   da hayvansal gıdaları yedi, süt içtiler..." . Egemen Rus otokrasisi ve Ortodoks kilisesi bu farklı insanlardan hoşlanmadı. Bu topluluk üzerinde her türlü baskı ve zulüm denendi. Rus İmparatorlarından I. Aleksander'in imparatorluk tacı giymesinden sonra Molokanlara yönelik "resmi" uygulamalar değişti.


22 temmuz 1805 de imparator tarafından yayınlanan bir manifestoyla diğer tarikatlardan Dukhoborların yanı sıra Molokanlara da hamiyet gösterildi. Onların dinsel inançlarını özgürce yaşamalarına izin verilmiş oldu.
I. Nikola zamanında durum ağırlaştı. Bu tarikatların üzerine gidildi, haksız uygulamalara, sürgün ve tutuklamalar tekrar başladı. Molokanların kendi geleneklerine uygun olarak hareket etmeleri, ibadet için bir araya gelmeleri hatta Ortodoks mezhebinden olanlar tarafından çalıştırılmaları, pasaport almaları,...nüfusa kayıtlı oldukları yerlerden ayrılmaları yasaklandı.

1830 da ise Molokanların güney eyaletlerine gitmeleri ve orada yaşamaları da özel bir buyrukla yasaklandı. Sadece transkafkasyaya yerleşmelerine izin verildi. Bu tarihten sonra Molokanlar ve Ukraynalı Dukhoborlar ın Rus Ortodoks "karası"ndan legal ayrılmaları başlamış oldu.
Türkiye ve İran'la hudut olan Tiflis, Erivan, Gence, Şamahı eyaletlerinin topraklarına Molokan ve Dukhobor'ların yerleşimleri Kafkasya'daki kral naibinin kararıyla gerçekleşti.
Rus tarikatçıların Transkafkasyada sivil yerleşim birimlerinin oluşturulması 1840 ların başlarında ortaya çıktı.

Özellikle Rus ordularının ilerleme yollarının üzerindeki noktalarda Rus yerleşim birimleri oluşturma politikasının bir gereği olarak, Trans Kafkasya yöresine özellikle Rus ordularının ulaşımında kolaylıklar sağlayabilmesi açısından ulaşım yolları üzerinde, Gürcistan'daki Ahıska bölgesinde 8 yeni yerleşim birimi kurulmasının yanında, Ermenistan'ın kuzeybatısında Kars ve Erzurum yörelerinde yerleştirmeler oluşturulduğunu kaydeden yazar devamla;

"2. Aleksandr'ın yayınladığı bildiriler buralarda yerleşenlerin inançları ve ekonomik yönden gelişmelerine ve girişimde bulunmalarına yardım eden bir unsur oldu. Bu elverişli ortam nedeniyle kısa sürelerde bu yörelerde çiftlikler oluşturuldu. Toplulukların yaşam düzeyleri gözle görülür bir ölçüde gelişme gösterdi.
Bu balayı 19. yüzyılın sonunda gündeme gelen zorunlu askerlik uygulamasına kadar sürdü. Malakanlar askerliği insanların zalimliği olarak tanımlayıp askerlik yapmayı reddettiler. Bu yeniden Malakan halkının acı ve sıkıntı çekmesi demekti. Yeniden kaçış başlamıştı. O dönemde Amerikan toprakları onlar için özgürce yaşanabilecek topraklardı. Bu Malakanların Kafkas-ardından Amerika, Kanada hatta Avustralya'ya göçüne yol açtı. Bir kısım Ailenin de yüz yıl başlarında Kars ve Doğu Rostov eyaletinin Salskii steplerine göçü bu dönemde gerçekleşmiştir. Bunun nedeniyse toprak azlığıydı. Çünkü Molakan aileleri 12-15 kişilik nüfuslara ulaşmaya başlamıştı" demektedir . 

Burada yine Kars yöresinde yaşamış olan Dukhoborlara da değinmeden geçmeyelim. Aslında, Malakanlarla Dukhoborların tarikatları arasında fazla bir fark yoktur. Bunlar Malakan tarikatının alt gurubu olarak adlandırılabilir ve daha kapalıdırlar. Kendilerini ruh güreşçileri olarak tanımlayan Ukraynalı don kazaklarından oluşan bu mezhep de kilise ve çarın hışmına uğramışlardır. Onların dünya görüşleri yaşam tarzları da Malakanlar gibidir, şiddete karşı çıkan, ikonlara tapınmayı, ibadet etmeyi ve ruhban sınıfı kabul etmeyen, insanca yaşamadan yana, komünal bir yaşamı savunan bir tarikattır. 1895 de çar ve onun askeri servisleri tarafından büyük baskılar uygulanmıştır.

Dukhoborların Sibirya'ya sürgüne gönderilen liderleri Peter V. Verigin ile onların sempatizanı ve destekçisi yazar Leo Tolstoy, özgürlük ve insan haklarının yaygınlaşması için önemli mücadeleler vermişlerdir.(5)
Kars ve çevresinde yaşayan Malakan halkının bu bölgeden tasfiyesi iki büyük göçle olmuştur. Bunlardan ilki 1921 göçüdür ki aşağıda görüleceği üzere, bu göçten çok, deyim yerindeyse kaçırtmadır; diğeri de 1962 göçüdür.
Rusya'ya savaş tazminatı olarak verilen Kars, Rusya tarafından imparatorluğun bir parçası kabul edilmiş , 1878 den 1917 ye değin geçen sürede tarihi Kars kentinin hemen yanında, bu günkü garnizon-şehir Kars inşa edilmiş ;bu yöreye özellikle bu kenti çevreyle bağlayan yollar üzerine, Khalkhol, Doukhobor ve Malakan halklarının yerleşmesi sağlanmıştır.

Ne var ki 1917 Ekim devrimi ile birlikte Rusya'daki Bolşevik yönetim bu yöredeki varlığını daha fazla sürdürmek istememiştir. Yine de gerek Ekim devriminden önce, gerekse sonra Malakanlar içerisinde Bolşevik akım önemli ölçüde yandaş bulmuştur. Bu durum, yeni Türk kurucu iktidarının hoşuna gitmemiştir. Rus askeri varlığının bitmesine karşın yörede yerleşik olarak bulunan Malakanların siyasal eğilimlerinin savaş karşıtı, eşitlikçi, Bolşeviklerden yana olması; Sovyet Rus elçisinin Malakan Rus halkına sahip çıkarak onlarla sıkı ilişkiler kurması ve bu halkın gerek Sovyet Rusya, gerekse Türkiye Komünist Partisi'ne yakın ilgi göstermesi, dahası bu ilgisinin giderek somut desteğe dönüşerek, Bolşevizm ve Sovyet yanlısı gösterilere dönüşmesi, genç Türkiye hükümetini ve askeri şefleri rahatsız etmiş; ciddi bir biçimde bu konu üzerinde kafa yormaya sevk etmiştir.

Türkiye'den ilk kopuş

Malakanlar içerisindeki Bolşevik eğilimlerine ve etkilerine ve onların Türkiye'den sürülmelerine ilişkin yegane kaynak, Kâzım Karabekir'in aktardıklarıdır.
Bu konuda şunları söylemektedir:

İki büyük Malakan göçü

"21 de Rus sefiri Medivani veda ziyaretine geldi. Yarın trenle Erzurum 'a hareket edecek, oradan otomobil ile Ankara'ya. Medivani Kars 'ta bulunduğu 24 gün kadar misafirliğinde boş durmadı. Civar Malakan köylerinde gizli Bolşevik teşkilatı yaptı, Mustafa Suphi'nin heyetini idare etti, yola çıkardı. Bir sefirin Kars 'ta bu kadar müddet oturması ve civar köylerde dolaşması pek ayıp ve pek kaba bir hareketti. Kendi hallerinde çalışkan bir kavim olan Malakanları ifsad etmesi onların felaketine sebep oldu. Bu hakiki müstahsil sınıfın, zeriyat ve hayvancılıkta en ileri gitmiş bu cemaatin yerlerinde kalmasında ve daha iyisi Anadolu dahiline olmak üzere alınmasında fayda vardı, fakat Medivani'nin ifadesile köylerde kızıl bayraklar, nümayişler daha Medivani varken başladı. Ben Medivani'nin nazarı dikkatini celbederek Türk milletinin istiklalini kurtarmak için bütün emperyalist kuvvetlerle boğuşurken içimizden bizi devirmek isteyenleri de düşman addile tedbirler almaktan çekinmeyeceğini anlatmıştım. Vaziyeti Ankara Hükümetine lazımı gibi bildirdim ve artık memleketimizde Bolşevik nüfuz ve unsuru olan Malakanların bir müddet sonra hudut haricine çıkarılması ve yerlerine Türk muhacirleri alınması takarrür etti" (6) diyerek, yeni düzen için tehlikeli bulduğu Malakan topluluğunun sınırlar ötesine çıkartılması için harekete geçildiğini vurgulamıştır. Sonraki gelişmeler göstermiştir ki bu sorunun çözümü Malakanların can damarı olan askerlik sorununa yüklenmekte bulunulmuştur .

Sınırlar içerisinde kalan tüm Malakanların, 20 ocak 1921 tarihine değin Türkiye yi terk etmediği taktirde askere alınacağını mecliste karar altına aldırılmış ;bunun üzerine Malakanlar kitleler halinde anayurtları Sovyet Rusya topraklarına dönmüşlerdir. Malakanlara; onların Bolşevik etkisinde kalmalarına ve Türkiye'den uzaklaştırılmalarına ilişkin olarak Kâzım Karabekir anılarında şunları söyler;

"Malakanlar Ruslar zamanında dahi askerliğe gitmezlermiş , erkekleri hep sakallı. Umumiyetle iri vücutlu , canlı kanlı , sıhhat numunesi insanlar. Elbise ve vücutları temiz. Hayvanları kadana, arabaları çok eşya alır,dört tekerlekli ,   büyük ve sağlam. Ziraat, ekme, biçme aletleri hep son sistem, yalnız kuvvei ceriye beygirdir. Kan dökmek en büyük günah imiş, harpte dahi olsa. Ben onları yalnız nakliyede kullanıyordum. Buna dahi itiraz ediyorlardı. Karsın her tarafında şoseler boyunca uzanan bu köylüler teşvikatla Bolşevik teşkilatına başlayarak bugün gösterdikleri samimi hayatlarını bozmaya da başlamışlardı."(7) Kâzım KARABEKİR’in değindiği, Malakanların sahip oldukları araçları sadece askeri malzemenin naklinde kullanmaya bile tepki gösterdikleri hususu oldukça önemlidir.Gerek malakan halkının savaşa , kan dökmeye sıcak bakmayışı, gerekse sahip oldukları Bolşevik düşünceler yöneticileri kaygılandırıyordu.

Yeni cumhuriyet yöneticileri ve askeri şefleri Rusların Türkiye topraklarındaki Malakanları Türkiye’de Bolşevik hareketi güçlendirmek için kullanacağı ve yeni iktidarı güçsüz kılacağını düşünmekteydi. Bu durum da kazım KARABEKİR’in yapıtında şöyle geçmektedir .

, "Ruslar (ın) bizi.......Kars ve havalisindeki Malakanlara bazı ufak tefek harekat yaptırarak bu harekatı Bolşevik cereyanı şeklinde göstererek himaye etmek ....suretile izaleye çalışacakları..
Genç cumhuriyetin yöneticilerinin ve askeri şeflerinin malakanlara karşı bu tutumu giderek boyutlanıyordu. Öyle ki bu konu Sovyet Rusya ile yapılan görüşmelere bile yansıyordu.

"Kars konferansı esnasında Ganyeski pek haşin ve kabalık gösteriyordu. Hatta bir gün 10 teşrinevvel'de basit bir meselede(Türk köylerinden isteyenlerin gelmesine mukabil Malakan köylüleri göndereceğimizi) söylediğim zaman :Bu hakarettir, umuru dahiliyemize müdahaledir , bu teklif geri alınmalıdır , gibi kavgaya kalktı."(9)
Elbette her iki ülkenin yetkilerinin karşılıklı görüşmelerinin de, Malakanların her iki ülkenin yetkililerine baş vurmalarının da hiç bir yararı olmuyordu. Çünkü askeri ve siyasi yöneticilerin kafalarındaki hedef oldukça netti: Malakanlar neye mal olursa olsun gitmeliydiler .Böyle bir şeyi sağlamanın en zahmetsiz, en kırıp dökmeden elde etmenin yolu da Malakanları kendi silahlarıyla, kendi inanışları ile vurmaktı.
Sonunda çözüm bulunmuştu.Malakanlar askere alınacaktı.

Elbette bir savaşın içinde olan bir yönetimin yapacağı şeylerin başında bir genel seferberlik, eli silah tutan bütün erkekleri silah altına almaktan başkaca da bir yol yoktu. Böyle bir durumda hiçbir devlet yöneticisinin bir kısım halkın dinsel inanışları veya vicdani telakkileri gereği savaşa karşı olmasına saygılı olabileceğini düşünmek oldukça zor . Hem kurtuluş savaşı için gerekli   olan askeri güç için genel ve zorunlu askerlik yükümlülüğü, hem de Malakan   halkının genel siyasal eğiliminin-Bolşevizm- genç devlet için tehlikeli görülmesi nedeniyle bu yolda ısrarlı olunmuştur.

Ve son nokta:

"Malakanların en nihayet 20 kânunusaniye kadar memleketimizden çıkmadıkları halde katiyen askere alınacakları hakkında Ankara'dan emir geldi. Kars Rus Sovyet konsolosu Norman ziyaretime geldi. Malakanların askere alınması halinde Rusya'daki Türk tebaasının da askere alınacağını söyledi. Cevaben hükümetimiz 20 kânunusaniye kadar müddet temdid etmiştir , bundan sonra gitmezlerse askere alınacaklardır, artık bence yapılacak bir şey olmadığını söyledim .

Yaşanan bu gelişmeler, başta Rus otokrasisinin kapsayıcı askerlik dayatmasına karşı çıkmak olmak üzere bin bir türlü baskıya göğüs gererek binlerce kilometre uzaktaki bu yere, Kars'a göç eden Malakanlar için kötü bir sürpriz olmuştu. Tarih tekerür ediyordu. Onların Kars'a geliş nedenleri, gidişlerin de nedeni olmuştu. Geride çok az bir gurup bırakarak büyük çoğunluğu anayurd’a geri dönmek zorunda kalmışlardı.

Bunları sonradan peyderpey giden kimi Malakan aileleri izlemiştir . Malakanlar kendilerine ait taşınmazları Türklere satmış, bu taşınmazların tapuya kaydı, 12.11932 tarihli "Malaganlardan Noterlikten Musaddak Senetle Satın Alınan Gayrımenkullerin Tapuya Tescili Hakkındaki Kanun " la mümkün olmuştur.

Zorunlu askerliği kabul ederek Türkiye'de kalmaya, Türkiye vatandaşı olmaya karar veren Malakan topluluğu ise 1962 yılına gelindiğinde bu kez siyasal olmayan nedenlerle Türkiye'den ayrılmak durumunda kalmışlardır .Siyasal olmayan ama o ölçüde de yaşamsal olan bu sorun, bir yaşam felsefesi olan Malakanizmin giderek saflığını yitirmesi, dış etkilenimlere açık hale gelmesi ve yozlaşması korkusu -ki aynı korku nedeniyle ABD de yaşayan Malakanlar da Yeni Zellanda'ya göç etmeye karar vermişlerdir.(akt. O.Türkdoğan . agy)- ve Malakan erkeklerinin evlenemeyişleriydi. Malakanlar, evlenme çağı gelmiş kızlarını, Kafkasya'dan getirilerek köylerine yerleştirilen Terekeme'lere vererek onlarla akrabalık kuruyor, ancak genç , bekâr Malakan erkekleri, diğer toplulukların kendilerine kız vermemesi ve dokuz göbeğe evlenme yasağı nedeniyle evlilik yapamıyorlardı. Çözüm, göçtü.

1962 yılında son kalan 1500'ü aşkın Malakan, Anavatan'a , Sovyetler Birliği'ne göçerken arkalarında , Türklerle evlendirdikleri kızlarını, torunlarını, ortak kullandıkları mezarlıklarını , ölülerini, geçmişlerini, bütün mal varlıklarını bırakarak; üstelik de bir çoğu tekrar geri dönecekleri umuduyla, satmayıp ödünç bırakarak ayrılıp gittiler .
Arkalarında bıraktıkları en büyük miras, sıcak dostlukları, iyilik ve barışseverlikleri oldu.



Not:Odatv'de malakanlarla ilgili güzel bir belgesel ve son kalanlardan olan annesi malakan, babası türk olan yaşlı bir teyzeyle olan röportaj yeralıyor:
 http://www.odatv.com/vid_video.php?id=8ae28

Malakan Kadın  röportajın sonunda içli bir rusça türkü söylüyor.

Bir sonraki yazıda yeniden birlikte olma dileklerimle !
Malakan Belgeselleri İçin İzleyiniz:

1) Tarihin Emanetleri: Malakanlar..
https://www.youtube.com/watch?v=40BntVCQxWQ
2) https://www.youtube.com/watch?v=e9J5LzSh9NM

3) https://www.youtube.com/watch?v=uPp0oUGmXdc



Kaynaklar ve fotoğraflar:
CRS Religions Summaries, Molokans
http://www. molokane.org/places/Turkey/Kars/Karagoz/Solution_Molokan_Problem.html
http://www. molokane.org/molokan/History/
http://www. molokane.org/molokan/NEWS/Zheltov_Tolstoy_letters.htm
http://www. molokane.org/molokan/Kars/index.htm
http://www. molokane.org/molokan/Kars/index-2.htm
http://www. molokane.org/places/Turkey/
Trt Belgesel: Tarihin Emanetleri; Malakanlar.
https://tr. sputniknews.com/yasam/201505271015675872/

Yorumlar