MALAKANLAR
Malakanlar Kimlerdir?
1877 osmanlı-rus savaşı (93 harbi) sonrasında ruslar
tarafından kars'a sürgün edilen halk. savaşmayı reddetikleri ve ikona-haç
kullanmaya karşı oldukları için, yani vicdani retçilik ve mezhep farkı
yüzünden sürgün edilmişler. kars'taki köylülere peynir yapımı, arıcılık,
değirmencilik öğretmişler. ancak sovyet devrimi sonrasında malakanlar rus
olduğu için komünistler tarafından kullanılacakları paranoyasına kapılan
kazım karabekir, vicdani retçi olan malakanlar için zorunlu askerlik yasası
çıkararak onları göçe zorlamış. 20.000 kadar malakan tası tarağı toplayıp abd
ve avustralya'ya göç ederken geride kalan çok azı yavaş yavaş yokolup gitmiş.
kaşar ve gravyer peynirini, arıcılığı kars halkına öğreten,
savaşmayı kesinlikle reddeden rus topluluk. bizimkiler rus devriminden sonra
kıllanıp sürmüşler malakanları. kars'ta sanırım mavi gözlü bir josef (isim
yanlış olabilir) olacak, son malakan.
mavi gözlü sarışın güzel kızları olan..kars halkına
gravyer,değirmencilik,halı dokumacılığı,kaşar,çakmak peyniri gibi güzelim
şeyler aktarıp bir gece vakti baskılardan kars kentini derkedip genelde batı
almanya'ya göç etmek zorunda kalmış olan rus topluluğu..tarik akan ''deli deli
olma'' filminde bu güzel topluluğu bir kez daha
hatırlatmıştı.evleri,değirmenleri gibi yürekleri de şuan harabe olan
topluluk..yaşadığı dünya'yı,türkiye'yi,kars'ı çok kültürlü olarak sevmesini
bilen insanoğlu için malakanların yaşadıkları trajedi bir ağlamaklı olma meselesidir.
|
MALAKANLAR
|
Kars ve çevresinde
yaşamış bulunan bu gün sadece türkiyede evli kızları kalan veya türkiyede ki
koşulları kabul ederek kalan ailelerden başka kimse kalmamıştır .
|
Bu topluluk rus
olmasına karşın mezhepsel özellikleri gereği müslüman özellikle sünni –
müslüman topluluklarla kolayca anlaşmıştır .
|
Türkiyeli
Malakanların Türkiyeden toplu olarak ayrılmaları iki ayrı dönemde
gerçekleşmişitir. bunlardan biri 1920 yılında ayrılmak durumunda kalanlar
diiğeri de 1962 yılında ayrılarak anayurda sovyetler birliğine dönenlerdir.
|
Malakanların ve
Dukhoborların, ağırlıklı olarak Malakanların türkiyede ki yaşamına geçmeden
önce bu ilginç topluluğa ilişkin kimi ansiklopedik bilgileri vermekte yarar
görmekteyiz.
|
Malakanlara ilişkin açıklamalar
|
Malakanizm Rusya’daki
hristiyan tarikatlarından biridir. Bunların “Zionskii Pessenik, adını
verdikleri bir ilahi ve dua kitapları bulunmaktadır. Bu kitap elle
çoğaltılmıştır. çok fazla kullanılmadığından da az sayıdadır.
|
Bu gün bu tarikatın
gerek Amerikada gerekse Asyada, Avrupada yandaşlarına rastlamak mümkündür.
|
Rusyadaki
tarikatların geçmişi 1500 lü yıllara değin uzanmaktaysa da 17. ve 18 yüz
yıllarda özellikle Ortodoks kilisesinin güçlendiği dönemlerde yaygınlık
kazanmıştır. Gerek rus otokrasisinin gerekse Ortodoks kilisesinin
baskılarından bunalan tarikatlar Sibirya, Altaylar, Trans Kafkasya, orta
Asya, Beserbya ve Kırım’a kadar çok geniş bir alana dağıldılar. Bu mezhepler
sadece yerleştikleri alanlardaki halkın kültürlerinden ve yerel koşullardan
etkilenmemiş, kendi kültürleri ve davranış özellikleriyle de o yörenin
gerek kültürel gerekse ekonomik yapısını etkilemiş, genellikle de bu etkileme
olumlu yönde olmuştur. Bunun nedeni bu tarikat mensubu toplulukların
gittikleri yörelere oranla daha gelişkin bir toplumdan geliyor olmalarıydı
şüphesiz .
|
bu olumlu etkileri
olan tarikatlardan biri ve önemlisi bizlerle komşuluk etmiş bir çok şeyde
kars ve cevresindeki halka önderlik etmiş gelişmeleri tarımda ve hatta
sanayiide bir çok yeniliği yöre halkına öğreten malakanlar olmuşlardır.
|
Malakanlar etnik
köken itibariyle ağırlıklı olarak ruslardan oluşmaktaysa da bu mezhepten olup
baska diğer milliyetlerden de oluşmaktadır.
|
Malakanlar Greko-Rus
kilisesine bağlıdırlar .
|
Ama onlar içsel
inançları itibariyle “Tanrı”nın tahta, taş veya diğer objelerle temsil
edilerek ona ibadet edilmesini asla kabul etmemişlerdir. bunun yanında
onlar tek otoritenin fikir ve imajına iman etmişlerdir.
|
Onlar insanın ruhunda
yaşayan güçlü ve kadir-i mutlak bir tanrı inancına ibaret ederler. İkon ve
haç gibi el yapımı şeylerin “Tanrı olmadığına onların ancak insanoğlunun
abartısı “ olduğu inancındadırlar . bu nedenle de, haç, ikon gibi
ibadet materyallerinin varlığını ortaya çıkışını anlamsız
bulurlar .
|
Malakan dokrini batı
protestanlığından etkilendi ancak bu kiliseyi de ruhban sınıflarından
dolayı reddetti.
|
Bu doktrin 17.
yüzyılda köylüler arasında ve dahası orta sınıfın alt kesimleri ve tüccarlar
arasında Tambov, voronczh, saratov, penza’da ve Rusya’nın diğer
merkezi eyaletlerinde çabucak yaygınlık kazandı.
|
Bu “inananları
önceleri “İkonoklast” lar olarak adlandırdılar. Daha sonraları bu anlayışın
ayrı topluluklarının oluşmasından sonra molakanlar olarak adlandırıldılar.
|
Bu adın verilme
nedeni ise bu topluluk veya “tarikat“ ortodox kilisesinin oruçlarını kabul
etmiyorlardı. Ortoodks öğretisine rağmen oruç zamanlarında da hayvansal
gıdaları yedi, süt içtiler. İşte bu süt içme eylemi nedeniyle bu topluluğa
süt içenler anlamına gelen “Molokon“ ismi verildi.
|
Eğemen Rus otokrasisi
ve ortodox kilisesi bu farklı insanlardan hoşlanmadı. Bu topluluk üzerinde
her türlü baskı ve zulüm denendi. Rus İmparatorlarından I. Aleksander’in
imparatorluk tacı giymesinden sonra molokanlara yönelik “resmi“ uygulamalar
değişti.
|
22 temmuz 1805 de
imparator tarafından yayınlanan bir manifestoyla diğer tarikatlardan
Dukhoborların yanı sıra Molokanlara da hamiyet gösterildi.Onların dinsel
inançlarını özgürce yaşamalarına izin verilmiş oldu.
|
Ne var ki I.Nikola
zamanında durum ağırlaştı. Bu tarikatların üzerine yeniden gidilmeye, haksız
uygulamalara, sürgün ve tutuklamalara başlandı. Molokanların kendi
geleneklerine uygun olarak hareket etmeleri, ibadet için bir araya gelmeleri
hatta ortodox mezhebinden olanlar tarafından çalıştırılmaları, pasaport
almaları, nüfusa kayıtlı oldukları yerlerden ayrılmaları yasaklandı.
|
1830 da ise
Malakanların güney eyaletlerine gitmeleri ve orada yaşamaları da özel bir
buyrukla yasaklandı.
|
Malakanların Rusya’
sadece transkafkasyaya yerleşmelerine izin verildi. Bu tarihten sonra
Malakanlar ve Ukraynalı Dukhoborlar ın Rus ortodox “karası”ndan legal
ayrılmaları başlamış oldu.
|
Türkiye ve İran’la
hudud olan Tiflis, Erivan, Gence, Şamahı eyaletlerinin topraklarına molakan ve
Dukhobor’ların yerleşimleri Kafkasya’daki kral naibinin kararıyla
gerçekleşti.
|
Rus tarikatçıların
Transkafkasyada sivil yerleşim birimlerinin oluşturulması 1840 ların
başlarında ortaya çıktı.
|
Trans kafkasya
yöresine özellikle Rus ordularının ulaşımında kolaylıklar sağlayabilmesi
açısından ulaşım yolları üzerinde Gürcistandaki Ahıska bölgesinde 8 yeni
yerleşim birimi kurulmasının yanında Ermenistan’ın kuzeybatısında Kars ve
Erzurum yörelerinde yerleştirmeler oluşturuldu.
|
2. Aleksandr’ın yayınladığı
bildiriler buralarda yerleşenlerin inançları ve ekonomik yönden gelişmelerine
ve girişimde bulunmalarına yardım eden bir unusun oldu. Bu elverişli ortam
nedeniyle kısa sürelerde bu yörelerde çiftlikler oluşturuldu toplulukların
yaşam düzeyleri gözle görülür bir ölçüde gelişme gösterdi.
|
Bu balayı 19.
yüzyılın sonunda başlatılan gündeme gelen zorunlu askerlik hizmetine kadar
sürdü. Malakanlar askerliği insanların zalimliği olarak tanımlayıp askerlik
yapmayı reddettiler. Bu yeniden Malakan halkının acı ve sıkıntı çekmesi
demekti. Yeniden kaçış başlamıştı. O dönemde amerikan toprakları onlar için
özgürce yaşanabilecek topraklardı. Bu Malakanların Kafkas-ardından Amerika,
Kanada hatta Avustralya’ya göçüne yol açtı. Bir kısım Aile de yüz yıl başlarında
Kars ve Doğu Rostov eyaletinin Salskii steplerine göçü de bu dönemde
gerçekleşmiştir. Bunun nedeniyse toprak azlığıydı. Çünkü Molakan aileleri
12-15 kişilik nüfuslara ulaşmaya başlamıştı
|
-----------------
|
Malakanlarla
Dukhoborların tarikaları arasında fazla bir fark yoktur. Kendilerini ruh
güreşçileri olarak tanımlayan Ukraynalı don kazaklarından oluşan bu mezhep de
kilise ve çarın hışmına uğramışlardır. Onların dünya görüşleri yaşam tarzları
da Malakanlar gibidir, şiddete karşı çıkan, ikonlara tapınmayı, ibadet etmeyi
ve ruhban sınıfı kabul etmeyen insanca yaşamadan yana, komünal bir yaşamı
savunan bir tarikattır. 1895 de çar onun askeri servisleri askeri birlikleri
tarafından büyük baskılar uygulanmıştır.
|
Dukhoborların lideri
Sibirya’da sürgüne gönderilen liderleri Peter V. Verigin ile onların
sempatizanı ve destekçisi yazar Leo Tolstoy özgürlük ve insan haklarının
yaygınlaşması için önemli mücadeleler vermişlerdir. Bunlar Malakan
tarikatının alt gurubu olarak adlandırılabilir ve daha kapalıdırlar.
|
Malakan ktopluluğunun
bir başka özelliği de yahudiler ve müslümanlar gibi domuz eti
yememeyişleridir. Malakanlar domuz eti ve kabuklu deniz hayvarnlarını
yemekten saymazlar. “Domuz eti et değildir” demektedirler.
|
Yukarıda kısaca
tanımlamaya çalıştığımız bu topluluk hakkında pek bir araştırma yapılmış
değildir. türkiyede bu konuda oldukça sınırlı sayıda araştırma ve gözlem
kendi kişiiiiiisel yargıları da katılarak kimileri tarafından kaleme
alınmıştır.
|
Bunlardan O Türk
doğan şöyle der: ”Malakanlar, 1917 devrimiyle tercih hakkını kullanarak,
rusyaya gitmeyip kars’ta yaşantılarını sürdürmeyi tercih etmişlerdir. Bu
nedenle, cemaat komünizme karşı çıkmış, geleneklerine bağlı, dini bir gurup
olarak kalmayı tercih etmiştir“ dermken gidenlerin tercih hakkını kullanarak
gittiğini söylerken sanırım pek de doğruyu söylemiyor. neden doğru olmadığına
ilişikin daha aşağıda açıklamalarımız yer alacaktır.
|
Yazar yazısının
devamında “O tarihlerde Rus halkının inançlarına göre, haftarda iki gün süt
içme geleneği varmış.Oysa topluluk bööyle bir perhiz inancına karaşı gelerek
haftanının her fgününde de süt içiiiiilebileceğini ileri sürmüşler. İşte bu
tarihi ayrılık bu noktadan başlamış. Rusça molok(süt) aanlamına geliyor.
Molokan ise (süt içenler) veeya perhizi bozanlar analamını taşıyor.Young da
aynı görüştedir. “Molokanlar veya (süt içenler) büyük ayarılıktan sonra büyük
perhiz(lent) süresinice sütü kullanmakta ısrar eden rus ortodox sınıfıdır.”
|
Yazar malakanların
inançlarının “salt bir hristiyan dinini temsil etmediğini, onların haç put ve
ikonu kabul etmediğini belirterek, devamla “Hristiyan inançlarına uygun
olarak domuz yemeleri gerekirken yemiyorlar, bu hususta sırf tevrat
yasakladığı için domuz etini harakm sayıyorlar. Hata tevratın“ on emri
“molokanizmin esas ilkesini oluşturur.” demektedir.
|
Bu on emir meselesi
gerçektende önemli. Özellikle ilk hristiyanların tümünde bu arada süryani
mezhebindede oldukça önemli bir yeri vardır. Diyarbakınr meryem Ana
kilisesinde kiliisenin içerisinde hazreti musanının on emri tabelalara
yazılmış yanyana dizilmiştir. böyle diye bu mezhebi nasıl hristiyan
saymazsınız ki? Öyle bakarsanız, domuz eti yemediği, sünnet olduğu için
yahudilerin aslında müslüman müslümanlarında yahudi olduğunu söyleyebilir
misiniz / elbette ki hayır.
|
Bu konuya ilişkin
incelemesinin devamında malakanların dokuz göbekten aşağısıyla evlenme
yasağını yok sayarak gidenek kızıyla evlenenler olduğundan söz etmektedir.
Elbette bu ilginç bir iddiadır ve burada yer almamaktaysa da sosyolojik
çalışmasında umarız bu tesbiti, ne zaman, nerede yaptığı ve kimler olduğu yer
almaktadır. Malakanların ikinci büyük göçü olan 1962 göçünün temelinde
malakanların türklere özellikle terekemelere kızlarını vererek akrabalık
kurmalarına karşın Terekemelerin malakanlara kız vermemeleri böylevce
erkeklerin evlenmeyişleri nedeniyledir.
|
Domuz eti yemedikleri
için Malakanları Hristiyan veya Yahudi kabul etmekte güçlük çektiğini yazan
yazar bir başka yerde de ortodox olduklarını söylüyor - burada da kişisel
yargılarını öne çıkarmaktadır.
|
Şimdi gelelim
Malakanların Türkiye’den ilk ayrılışlarına.
|
Malakanlar 1917 ekim
devriminin hemen öncesinde hemen çoğunlukla Bolşevik akıma sempati
duymaktaydılar. Ya da en azından o dönemdeki askeri yetkililer bunu böyle
görüyorlardı. Ekim devriminden sonra Kars –Ardahan -Batum yöresinde ortaya
çıkan siyasel belirsizlik içerisinde Malakanlar içerisinde Bolşevik akımın
önemli taraftar bulması da bu anlamda muhtemeldir. Ne var ki Türkiye’den ilk
ayrılışları çok da isteyerek olmamıştır.
|
Malakanlar konusunda
o dönemin siyasal gelişmelerini kazım Karabekir’in İstiklal harbimiz adlı
yapıtta buluyoruz.
|
“21 de Rus sefiri
Medivani veda ziyaretine geldi. Yarın trenle Erzurum ’a hareket edecek,
oradan otomobil ile Ankara’ya.Medivani Kars ’ta bulunduğu 24 gün kadar
misafirliğinde boş durmadı. Civar Malakan köylerinde gizli Bolşevik teşkilatı
yaptı, Mustafa Suphi’nin heyetini idare etti, yola çıkardı. Bir sefirin Kars
’ta bu kadar müddet oturması ve civar köylerde dolaşması pek ayıp ve pek kaba
bir hareketti. Kendi hallerinde çalışkan bir kavim olan Malakanları ifsad
etmesi onların felaketine sebep oldu. Bu hakiki müstahsil sınıfın, zeriyat ve
hayvancılıkta en ileri gitmiş bu cemaatin yerlerinde kalmasında ve daha iyisi
Anadolu dahiline olmak üzere alınmasında fayda vardı, fakat Medivaninin
ifadesile köylerde kızıl bayraklar, nümayişler daha Medivani varken başladı.
Ben Medivaninin nazarı dikkatini celbederek Türk milletinin istiklalini
kurtarmak için bütün emperyalist kuvvetlerle boğuşurken içimizden bizi devirmek
isteyenleri de düşman addile tedbirler almaktan çekinmeyeceğini anlatmıştım.
Vaziyeti Ankara Hükümetine lazımı gibi bildirdim ve artık memleketimizde
Bolşevik nüfuz ve unsuru olan Malakanların bir müddet sonra hudut haricine
çıkarılması ve yerlerine Türk muhacirleri alınması takarrür etti “(53)
diyerek, yeni düzen için tehlikeli bulduğu Malakan topluluğunun sınırlar
ötesine çıkartılması için harekete geçildiğini vurgulamıştır. Sonraki
gelişmeler göstermiştir ki bu sorunun çözümü Malakanların can damarı olan
askerlik sorununa yüklenmekte bulunulmuştur.
|
Sınırlar içerisinde
kalan tüm Malakanların 20 ocak 1921tarihine değin Türkiye yi terk etmediği
taktirde askere alınacağını mecliste karar altına aldırmış; bunun üzerine
Malakanlar kitleler halinde anayurtları Sovyet Rusya topraklarına
dönmüşlerdir. Malakanlara; onların Bolşevik etkisinde kalmalarına ve
Türkiye’den uzaklaştırılmalarına ilişkin olarak Kâzım Karabekir anılarında;
|
“Malakanlar Ruslar
zamanında dahi askerliğe gitmezlermiş, erkekleri hep sakallı. Umumiyetle iri
vücutlu, canlı kanlı, sıhhat numunesi insanlar. Elbise ve vücutları temiz.
Hayvanları kadana, arabaları çok eşya alır, dört tekerlekli, büyük ve sağlam.
Ziraat, ekme, biçme aletleri hep son sistem, yalnız kuvvei ceriye beygirdir.
Kan dökmek en büyük günah imiş, harpte dahi olsa. Ben onları yalnız nakliyede
kullanıyordum. Buna dahi itiraz ediyorlardı. Karsın her tarafında şoseler
boyunca uzanan bu köylüler teşvikatla Bolşevik teşkilatına başlayarak bugün
gösterdikleri samimi hayatlarını bozmaya da başlamışlardı.”(İstiklal harbimiz
sf.953),
|
”Ruslar (ın)
bizi.......Kars ve havalisindeki Malakanlara bazı ufak tefek harekat
yaptırarak bu harekatı Bolşevik cereyanı şeklinde göstererek himaye
etmek....suretice izaleye çalışacakları.....”
|
“Kars konferansı
esnasında Ganyeski pek haşin ve kabalık gösteriyordu. Hatta bir gün 10
teşrinevvel’de basit bir meselede (Türk köylerinden isteyenlerin gelmesine
mukabil Malakan köylüleri göndereceğimizi) söylediğim zaman :Bu hakarettir,
umuru dahiliyemize müdahaledir, bu teklif geri alınmalıdır, gibi kavgaya
kalktı.”(a.g.e1013)
|
Ve son nokta:
|
“Malakanların en
nihayet 20 kânunusaniye kadar memleketimizden çıkmadıkları halde katiyen
askere alınacakları hakkında Ankara’dan emir geldi. Kars Rus Sovyet konsolosu
Norman ziyaretime geldi. Malakan ların askere alınması halinde Rusya’daki
Türk tebaasının da askere alınacağını söyledi. Cevaben hükümetimiz 20
kânunusaniye kadar müddet temdid etmiştir, bundan sonra gitmezlerse askere alınacaklardır,
artık bence yapılacak bir şey olmadığını söyledim. “(a.g.e. sf.1055)*
|
Görüldüğü üzere kars
ve çevresindeki büyük malakan gurup kendi istekleri ile gitmemiş
gönderilmişlerdir.
|
** M.F.Kırzıoğlu da
oğuzca olmayan kelimelerden söz ederken şöyle demektedir.
|
Bunlara en çok Kars
ilinin (Çıldır, Arpaçay, Digor, Tuzluca ve Iğdır gibi doğu bölümündeki
kazaların Ayrım, Khılalı, Terekeme ve Karapapak boylarının yaşadığı köylerde
çok rastlıyoruz.”Azerbaycan“ lehçesi ile görüşen buradaki köylülere mahsus ve
Kars-Kağızman –Ardahan yerlilerinin kullanmadığı şu kelimeler ....” diyerek
bu halkın dilinde yaşayan Moğolca sözcüklere atıfta bulunmaktadır
1878'de Çarlık Rusyası'na geçen Kars'a yerleştirilen Rus kökenli dini
azınlık grubu Malakanların Kars'taki izleri, kentten yıllar önce göç etmiş
olmalarına rağmen hâlâ görülebiliyor.
1878-1918 yılları arasında Rus
yönetimine bağlı olan Kars, alt yapısı ve mimarisiyle Rusya'dan derin izler
taşıyor. Kars'taki ‘Rus döneminin' bir diğer mirası da kente yerleştirilen
binlerce Rus Malakanın izleri. Malakanlar, yıllar önce anavatanları Rusya'ya
göç etmiş olsalar da şu anda bile Kars'ta onları hatırlamayan neredeyse tek
bir kişi yok.
Rus Ortodoks Kilisesi'nden ayrılmış
bir mezhep olan Malakanlar, Eski Ahit'i kutsal kitap olarak kabul eder. Eski
Ahit, Malakanlar için ‘ruhu besleyen süt' gibidir. Zaten Malakanların adı da
Rusça ‘süt' anlamına gelen ‘moloko' kelimesinden gelir. Ayrıca Malakanlar,
Ortodoks Kilisesi'ne bağlı Hristiyanlardan farklı olarak ‘Büyük Oruç'
zamanında da süt içer.
PASİFİZME DAYALI BİR
DİN
Aslen Karslı olan antropolog Çakır Ceyhan
Suvari, Rus etnodinsel yapısında çok özel bir yere sahip olan Malakanları ve
Kars'ta bıraktıkları izleri Sputnik ajansına anlattı. Malakan dininin
tabanının tarihsel olarak Rus köylülüğüne dayandığını vurgulayan Suvari,
şunları söyledi:
"Rus köylülerinin ve onlara
öncülük eden ruhban sınıfın, Ortodoks Kilisesi ve Çarlıkla giriştikleri
çatışmaların neticesinde, 'Malakan' adı altında etnodinsel bir topluluk tarih
sahnesine çıkmıştır. Ancak Malakanlar iktidarı ele geçirmek gibi radikal
istekler taşımamışlar, iktidar karşısındaki en önemli direnişleri
"pasifizm" olmuştur. Zira İsa'nın şiddet karşıtı söylemini
kendilerine düstur edinerek pasifist bir dünya görüşü inşa etmişler. Bu
nedenle şiddettin her türlüsü, silah taşımak ve kullanmak, hatta askeri üniforma
giymek dahi dinlerince yasaklanmıştır."
RUS PAGANİZMİ İLE
ESKİ AHİT'İN SENTEZİ
Suvari'ye göre Malakanları Ortodoks
Ruslardan ayıran temel fark, Malakan inancının Rus paganizmi ile Eski Ahit'in
bir sentezi olması:
"Malakanlar, her ne kadar
kendilerini Hıristiyan inancı içerisinde tanımlasalar da, dinsel düşünce ve
pratikleri pagan Rus inancıyla Eski Ahit'in sentezinden oluşuyor.
Malakanların Ortodoks Kilisesi'nden ayrılmalarında hem ekonomik hem de dini
gerekçelerin birlikte rol oynadığı söylenebilir. Ağır vergiler, serfliğin
geliştirilerek kolektif köylerin dağıtılması vb. ekonomik gerekçeler iken;
Rus Ortodoks Kilisesi'nin düşüncelerinin ve ritüellerinin Yunan Ortodoks
Kilisesi'ne göre yeniden düzenlenmesi, dinlerinin emrettiği ‘Hıristiyan
kardeşliği' ilkesinin yaşatılmasına uygun olan cemaat sisteminin dağıtılması
vb. de dinsel gerekçelerdir. Malakanlarda, insanlardan ve doğadan bağımsız
mutlak bir tanrı kavramı vardır. Bu anlamda Malakanizm mistisizmden beslenen
diğer mezheplerden farklı olarak tüm hayatlarını Tanrı yoluna adayan asketik
hareketlere daha yakın durur. Malakanlarda ‘pasifizm' ve ‘akıl', inancın
temelinde yer alır ve kişisel kusursuzluğa ulaşmak için ‘çalışmak' en yüce
erdem olarak kutsanır."
SÜRGÜN SONUCU
KARS'LA KESİŞEN YOLLAR
Malakanların yolunun Kars ile
kesişmesinin nedeni, aslında bir zorunlu sürgün hikayesine dayanıyor. Çar II.
Nikola döneminde ‘dinlerini değiştirmek ya da sürülmek' arasında bir tercihte
bulunmaya zorlanan çok sayıda Malakan, dini inançlarından taviz vermeyi
reddetmeleri üzerine Rusya'nın çeşitli bölgelerine sürgün edildi. Sürgün
yerlerinden biri de o dönem Rusların elinde bulunan Kars bölgesiydi.
Suvari, 1880-1881 yıllarında Kars'a
yerleştirilmeye başlanan Malakanların burada 35 köy kurduğunu belirtiyor.
Kars'ta hayvancılık ve çiftçilik yapan
Malakanlar, kapalı bir şekilde yaşayarak ne Ortodoks Ruslar ile ne de
Müslüman Türkler ile kaynaşırlar. Anavatanları ile bağlarının kopmasına
karşın, Soğuk Savaş döneminde ‘Sovyet/komünist ajanları' olarak baskılara
maruz kalırlar.
TÜRKİYE'DE DEĞİŞEN
MALAKAN ALGISI
Suvari, Kars'ta Malakanlara ilişkin
genel algıyı şöyle özetliyor: "Malakanlar, Kars'ta yaşadıkları dönemde
Müslüman çoğunluk için ‘dış güçlerin maşası' ve devlet tarafından kendilerine
gösterilen hoşgörüye ve sunulan her türlü imkâna rağmen içlerine kapanıp
entegre olmamakta direnen ‘tehlikeli ötekiler'di. Göç ettikten sonra ise
Malakanlar, tüm insanlığı kurtaracak bir dünya görüşüne sahip yüce ve erdemli
insanlar olarak hayal edilmekteler. Bu durumun Malakanların artık Türkiye
için bir tehdit olamayacağı düşüncesiyle yakından ilgisinin olduğunu
düşünüyorum."
RUSYA'YA GERİ DÖNÜŞ
Karslı Malakanların önemli bir kesimi,
1920'de imzalanan Gümrü Antlaşması ile Kars, Türkiye'ye geçince ülkelerine
geri döner. Gitmek istemeyen Malakanlar ise hukuki olarak Türkiye Cumhuriyeti
vatandaşı olarak 1962 yılına kadar Kars'ta yaşamaya devam eder. Daha çok
Kars'ın Arpaçay İlçesi'ne bağlı Yalınçayır ve Atçılar ile merkeze bağlı
Çalkavur köylerinde yaşarlar.
GÖÇÜN TEK NEDENİ
EVLİLİK SORUNU DEĞİL
Suvari, Malakanların 1960'larda Kars'ı
terk etmesinin nedenini, diğer birçok akademisyen ve araştırmacının aksine
sadece evlenme sorununa bağlamıyor:
"Malakanlarda ‘yedi/dokuz göbeğe'
kadar olan akraba evliliğinin yasak olduğu, dolayısıyla eş bulma seçeneği
azalan Malakanların da Türkiye'yi ‘terk etmek zorunda kaldıkları' ifade
edilmekte. Ancak, ayrılma nedeni olarak sadece ‘evlilik' sorununun
gösterilmesini ben kuşkuyla karşılıyorum. Zira bölgede adeta kültürel
adacıklar şeklinde yaşayan Malakanlar üzerinde çoğunluğun hem psikolojik hem
de fiziksel baskısının olması da süreci tetikleyen etkenler arasına
eklenmelidir. Zira 1950'li yıllar Türkiye'de gayrimüslimler üzerindeki
baskının arttığı bir dönemdi. Aynı dönemde patlak veren 6-7 Eylül Olayları bu
sürecin son halkasını oluşturmuştu. Kars'ta da bazı kesimlerin Malakanların
arazilerine ve mallarına göz diktiği, bu nedenle sürekli onları rahatsız
ettikleri halen anlatılmaktadır. Tüm bu içsel ve dışsal nedenler
birleştiğinde ancak Malakanların neden Türkiye'den ayrıldığını
anlayabiliriz."
‘MALAKAN GİBİ
ÇALIŞKAN
Günümüzde Kars'ta artık hiç Malakan
bulunmuyor, ancak Malakanlar Karslıların hafızalarında hep olumlu anılarla
yer alıyor. Suvari, Kars'ta güzel bir kadını tarif ederken 'Malakan kızı',
çalışkanlar için 'Malakan gibi çalışkan', iyi cins bir sığır ve atı
tanımlarken yine 'Malakan ineği' ve 'Malakan atı' gibi ifadeler
kullanılmasını buna örnek gösteriyor.
Suvari ayrıca, dinsel ve toplumsal
yapılarındaki muhafazakârlığın aksine teknolojik alanda yeniliklere açık olan
Malakanların, Kars'ta birçok yeniliğin de itici gücünü oluşturduğunu
hatırlatıyor. Kars ve civarında pek çok tarım ürününü ilk defa Malakanların
ürettiğini söyleyen antropolog, ayçiçeği ve patates gibi ürünlerin Malakanların
etkisiyle Kars'ta hâlâ ‘sımışka' ve ‘kartof' olarak adlandırıldığını söyledi.
|
KARSIN SOLAN RENGİ:MALAKANLAR
2004 yılı Malakanların
Türkiye'deki evlerinden kopuşlarının kırk ikinci yılı. Bundan 42 yıl önce
1962'de son Malakan kafilesi hüzünlü ve buruk bir biçimde ayrıldı bu
topraklardan. Giderken yeniden dönüp gelmenin hayalini kuruyorlardı. Gerek
1921'de ki ilk göçle gidenler, gerekse 1962 deki ikinci guruptakiler tekrar
döneceklerine dair söz vererek; doğdukları, doğurdukları, ürettikleri
toprakları, sevinçlerini üzüntülerini paylaştıkları hemşehrilerini bırakarak
gitmişlerdi. Dönen olmadı.Ne yazık ki bugün bırakın Türkiye kamuoyunu, anneleri
babaları onlarla komşuluk etmiş insanlar bile onlar hakkında çok az biliyor.
Bilinenler de unutuluyor git gide .
Bir zamanlar Kars-Erzurum
çevresinde önemli oranlarda nüfusa sahip olan Malakanlardan geriye, bir kaç
birey dışında kimse kalmamıştır.Rusya'nın değişik yörelerinden gelen
Malakanlar,bu bölge halkları için çok ileri tarım ve ziraat tekniklerini de
getirmiş ve öğretmişlerdir. Örneğin tarımda Patates,ayçiçeği,lahana
ekimi;kaşar, gravyer ve diğer peynir çeşitlerinin yapımı, arıcılık,
değirmencilik, değirmenlerden elektrik üretme ve ölü hayvanlardan sabun elde
etme tekniğinin öğretilmesi gibi.
Onlarca teknik yenilik yanında
toplumsal yaşamda da sahip oldukları engin hoşgörü ve barış duygusunu da yöre
halkı içerisinde yaygınlaştıran bu halk hakkında bildiklerimiz hep sınırlı
kalmış,Türkiye'de yaşayan Malakanlar konusunda doğru dürüst bir sosyolojik
araştırma yapılmamıştır. Prof. O Türkdoğan'ın bu konudaki saha
araştırması,doktora tezi ve bir de önemli tanıklıklarda bulunan Kâzım KARABEKİR
in anlattıkları dışında pek bir şey yoktur.
Paylaşımcılıkları,barışseverlikleri
ile dikkati çeken Malakan halkı hakkında bir takım bilgiler vermenin , geç de
olsa bu iyi yürekli barışsever halkı tanımak açısından bir yararı olur diye
düşünüyorum.
Malakan tarihine kısa bir bakış
Bu gün Malakanların, büyük
çoğunluğu eski Sovyet topraklarında olmak üzere, Amerika Birleşik Devletleri,
Kanada, Avustralya, Yeni Zellanda'da yaşadıkları bilinmektedir.
Kimdir Malakanlar?
Türkiye'de halk arasında
Malakanlar olarak adlandırılan bu topluluğun orijinal adı
"Molokan"dır. Rusça süt anlamına gelen "moloko" sözcüğünden
türetilmiş olan bu adlandırma bir ırka değil, bir Hıristiyan tarikatına
karşılık gelmektedir.
Malakanlar ve Malakanizm hakkında
görüşleri ve çalışmaları olan O.Türkdoğan; "Molokanizm, Hıristiyan ve
Yahudi inanç sistemlerinin sentezi
gibidir." dedikten sonra "Malakanları Hıristiyan veya Yahudi
olarak kabul etmenin güçlüğü karşısındayız"(1) demektedir. Malakanlar
konusunda Pauline V.Young'un görüşüne göre de "Molokanlar veya (süt
içenler) büyük ayrılıktan sonra Büyük perhiz(lent) süresince sütü kullanmakta
ısrar eden Rus Ortodoks sınıfıdır"
Malakanların kimliği konusunda en
doğru ve derli toplu bilgi ise Rus yazar İvan Semyonov'un "Kafkasya
Malakanları ve Dukhoborları tarihi" adlı yapıtında yer almaktadır.
Yazar bize şu bilgileri
verir:" Molokanlar...dinsel olarak Greko-Rus kilisesine bağlıdırlar. İçsel
inançları itibariyle "Tanrı"nın tahta, taş veya diğer objelerle
temsil edilerek ona ibadet edilmesini asla kabul etmemiş olmalarına rağmen tek
otorite'nin fikir ve imajına iman etmişlerdir. Bir insanın ruhunda yaşayan
güçlü ve kadir-i mutlak bir "tanrı "inancına ibadet ederler. İkon ve
haç gibi el yapımı şeylerin "Tanrı olmadığı, onların ancak insanoğlunun
abartısı" olduğu inancındadırlar.
Bu nedenle de, haç, ikon gibi ibadet materyallerinin varlığı anlamsızıdır.
Oluşumu süresince "Molakan doktrini" batı Protestanlığından
etkilendi, ancak bu kiliseyi de sebep ve ruhban sınıflarından dolayı reddetti.
Bu doktrin 17. yüzyılda köylüler
arasında ve dahası orta sınıfın alt kesimleri ve tüccarlar arasında Tambov,
Voronczh, Saratov, Penza'da ve Rusya'nın diğer merkezi eyaletlerinde çabucak
yaygınlık kazandı.
Bu "inananları önceleri
"İkonoklast"lar olarak adlandırdılar. Daha sonraları bu anlayışın ayrı
topluluklarının oluşmasından sonra Molokanlar olarak adlandırıldılar .
Bu adın verilme nedeni ise bu
topluluk veya "tarikat " Ortodoks kilisesinin oruçlarını kabul
etmiyorlardı. Ortodoks öğretisine rağmen oruç zamanlarında da hayvansal gıdaları yedi, süt
içtiler..." . Egemen Rus otokrasisi ve Ortodoks kilisesi bu farklı
insanlardan hoşlanmadı. Bu topluluk üzerinde her türlü baskı ve zulüm denendi.
Rus İmparatorlarından I. Aleksander'in imparatorluk tacı giymesinden sonra
Molokanlara yönelik "resmi" uygulamalar değişti.
22 temmuz 1805 de imparator
tarafından yayınlanan bir manifestoyla diğer tarikatlardan Dukhoborların yanı
sıra Molokanlara da hamiyet gösterildi. Onların dinsel inançlarını özgürce
yaşamalarına izin verilmiş oldu.
I. Nikola zamanında durum
ağırlaştı. Bu tarikatların üzerine gidildi, haksız uygulamalara, sürgün ve
tutuklamalar tekrar başladı. Molokanların kendi geleneklerine uygun olarak
hareket etmeleri, ibadet için bir araya gelmeleri hatta Ortodoks mezhebinden
olanlar tarafından çalıştırılmaları, pasaport almaları,...nüfusa kayıtlı
oldukları yerlerden ayrılmaları yasaklandı.
1830 da ise Molokanların güney
eyaletlerine gitmeleri ve orada yaşamaları da özel bir buyrukla yasaklandı.
Sadece transkafkasyaya yerleşmelerine izin verildi. Bu tarihten sonra
Molokanlar ve Ukraynalı Dukhoborlar ın Rus Ortodoks "karası"ndan
legal ayrılmaları başlamış oldu.
Türkiye ve İran'la hudut olan
Tiflis, Erivan, Gence, Şamahı eyaletlerinin topraklarına Molokan ve
Dukhobor'ların yerleşimleri Kafkasya'daki kral naibinin kararıyla gerçekleşti.
Rus tarikatçıların
Transkafkasyada sivil yerleşim birimlerinin oluşturulması 1840 ların başlarında
ortaya çıktı.
Özellikle Rus ordularının
ilerleme yollarının üzerindeki noktalarda Rus yerleşim birimleri oluşturma
politikasının bir gereği olarak, Trans Kafkasya yöresine özellikle Rus
ordularının ulaşımında kolaylıklar sağlayabilmesi açısından ulaşım yolları
üzerinde, Gürcistan'daki Ahıska bölgesinde 8 yeni yerleşim birimi kurulmasının
yanında, Ermenistan'ın kuzeybatısında Kars ve Erzurum yörelerinde
yerleştirmeler oluşturulduğunu kaydeden yazar devamla;
"2. Aleksandr'ın yayınladığı
bildiriler buralarda yerleşenlerin inançları ve ekonomik yönden gelişmelerine
ve girişimde bulunmalarına yardım eden bir unsur oldu. Bu elverişli ortam
nedeniyle kısa sürelerde bu yörelerde çiftlikler oluşturuldu. Toplulukların
yaşam düzeyleri gözle görülür bir ölçüde gelişme gösterdi.
Bu balayı 19. yüzyılın sonunda
gündeme gelen zorunlu askerlik uygulamasına kadar sürdü. Malakanlar askerliği
insanların zalimliği olarak tanımlayıp askerlik yapmayı reddettiler. Bu yeniden
Malakan halkının acı ve sıkıntı çekmesi demekti. Yeniden kaçış başlamıştı. O
dönemde Amerikan toprakları onlar için özgürce yaşanabilecek topraklardı. Bu
Malakanların Kafkas-ardından Amerika, Kanada hatta Avustralya'ya göçüne yol
açtı. Bir kısım Ailenin de yüz yıl başlarında Kars ve Doğu Rostov eyaletinin
Salskii steplerine göçü bu dönemde gerçekleşmiştir. Bunun nedeniyse toprak
azlığıydı. Çünkü Molakan aileleri 12-15 kişilik nüfuslara ulaşmaya
başlamıştı" demektedir .
Burada yine Kars yöresinde
yaşamış olan Dukhoborlara da değinmeden geçmeyelim. Aslında, Malakanlarla
Dukhoborların tarikatları arasında fazla bir fark yoktur. Bunlar Malakan
tarikatının alt gurubu olarak adlandırılabilir ve daha kapalıdırlar.
Kendilerini ruh güreşçileri olarak tanımlayan Ukraynalı don kazaklarından
oluşan bu mezhep de kilise ve çarın hışmına uğramışlardır. Onların dünya
görüşleri yaşam tarzları da Malakanlar gibidir, şiddete karşı çıkan, ikonlara
tapınmayı, ibadet etmeyi ve ruhban sınıfı kabul etmeyen, insanca yaşamadan
yana, komünal bir yaşamı savunan bir tarikattır. 1895 de çar ve onun askeri
servisleri tarafından büyük baskılar uygulanmıştır.
Dukhoborların Sibirya'ya sürgüne
gönderilen liderleri Peter V. Verigin ile onların sempatizanı ve destekçisi
yazar Leo Tolstoy, özgürlük ve insan haklarının yaygınlaşması için önemli
mücadeleler vermişlerdir.(5)
Kars ve çevresinde yaşayan
Malakan halkının bu bölgeden tasfiyesi iki büyük göçle olmuştur. Bunlardan ilki
1921 göçüdür ki aşağıda görüleceği üzere, bu göçten çok, deyim yerindeyse
kaçırtmadır; diğeri de 1962 göçüdür.
Rusya'ya savaş tazminatı olarak
verilen Kars, Rusya tarafından imparatorluğun bir parçası kabul edilmiş , 1878
den 1917 ye değin geçen sürede tarihi Kars kentinin hemen yanında, bu günkü
garnizon-şehir Kars inşa edilmiş ;bu yöreye özellikle bu kenti çevreyle
bağlayan yollar üzerine, Khalkhol, Doukhobor ve Malakan halklarının yerleşmesi
sağlanmıştır.
Ne var ki 1917 Ekim devrimi ile
birlikte Rusya'daki Bolşevik yönetim bu yöredeki varlığını daha fazla sürdürmek
istememiştir. Yine de gerek Ekim devriminden önce, gerekse sonra Malakanlar
içerisinde Bolşevik akım önemli ölçüde yandaş bulmuştur. Bu durum, yeni Türk
kurucu iktidarının hoşuna gitmemiştir. Rus askeri varlığının bitmesine karşın
yörede yerleşik olarak bulunan Malakanların siyasal eğilimlerinin savaş
karşıtı, eşitlikçi, Bolşeviklerden yana olması; Sovyet Rus elçisinin Malakan
Rus halkına sahip çıkarak onlarla sıkı ilişkiler kurması ve bu halkın gerek
Sovyet Rusya, gerekse Türkiye Komünist Partisi'ne yakın ilgi göstermesi, dahası
bu ilgisinin giderek somut desteğe dönüşerek, Bolşevizm ve Sovyet yanlısı
gösterilere dönüşmesi, genç Türkiye hükümetini ve askeri şefleri rahatsız
etmiş; ciddi bir biçimde bu konu üzerinde kafa yormaya sevk etmiştir.
Türkiye'den ilk kopuş
Malakanlar içerisindeki Bolşevik
eğilimlerine ve etkilerine ve onların Türkiye'den sürülmelerine ilişkin yegane
kaynak, Kâzım Karabekir'in aktardıklarıdır.
Bu konuda şunları söylemektedir:
İki büyük Malakan göçü
"21 de Rus sefiri Medivani
veda ziyaretine geldi. Yarın trenle Erzurum 'a hareket edecek, oradan otomobil
ile Ankara'ya. Medivani Kars 'ta bulunduğu 24 gün kadar misafirliğinde boş
durmadı. Civar Malakan köylerinde gizli Bolşevik teşkilatı yaptı, Mustafa Suphi'nin
heyetini idare etti, yola çıkardı. Bir sefirin Kars 'ta bu kadar müddet
oturması ve civar köylerde dolaşması pek ayıp ve pek kaba bir hareketti. Kendi
hallerinde çalışkan bir kavim olan Malakanları ifsad etmesi onların felaketine
sebep oldu. Bu hakiki müstahsil sınıfın, zeriyat ve hayvancılıkta en ileri
gitmiş bu cemaatin yerlerinde kalmasında ve daha iyisi Anadolu dahiline olmak
üzere alınmasında fayda vardı, fakat Medivani'nin ifadesile köylerde kızıl
bayraklar, nümayişler daha Medivani varken başladı. Ben Medivani'nin nazarı
dikkatini celbederek Türk milletinin istiklalini kurtarmak için bütün
emperyalist kuvvetlerle boğuşurken içimizden bizi devirmek isteyenleri de
düşman addile tedbirler almaktan çekinmeyeceğini anlatmıştım. Vaziyeti Ankara
Hükümetine lazımı gibi bildirdim ve artık memleketimizde Bolşevik nüfuz ve
unsuru olan Malakanların bir müddet sonra hudut haricine çıkarılması ve
yerlerine Türk muhacirleri alınması takarrür etti" (6) diyerek, yeni düzen
için tehlikeli bulduğu Malakan topluluğunun sınırlar ötesine çıkartılması için
harekete geçildiğini vurgulamıştır. Sonraki gelişmeler göstermiştir ki bu
sorunun çözümü Malakanların can damarı olan askerlik sorununa yüklenmekte
bulunulmuştur .
Sınırlar içerisinde kalan tüm
Malakanların, 20 ocak 1921 tarihine değin Türkiye yi terk etmediği taktirde
askere alınacağını mecliste karar altına aldırılmış ;bunun üzerine Malakanlar
kitleler halinde anayurtları Sovyet Rusya topraklarına dönmüşlerdir.
Malakanlara; onların Bolşevik etkisinde kalmalarına ve Türkiye'den
uzaklaştırılmalarına ilişkin olarak Kâzım Karabekir anılarında şunları söyler;
"Malakanlar Ruslar zamanında
dahi askerliğe gitmezlermiş , erkekleri hep sakallı. Umumiyetle iri vücutlu ,
canlı kanlı , sıhhat numunesi insanlar. Elbise ve vücutları temiz. Hayvanları
kadana, arabaları çok eşya alır,dört tekerlekli , büyük ve sağlam. Ziraat, ekme, biçme
aletleri hep son sistem, yalnız kuvvei ceriye beygirdir. Kan dökmek en büyük
günah imiş, harpte dahi olsa. Ben onları yalnız nakliyede kullanıyordum. Buna
dahi itiraz ediyorlardı. Karsın her tarafında şoseler boyunca uzanan bu
köylüler teşvikatla Bolşevik teşkilatına başlayarak bugün gösterdikleri samimi
hayatlarını bozmaya da başlamışlardı."(7) Kâzım KARABEKİR’in değindiği,
Malakanların sahip oldukları araçları sadece askeri malzemenin naklinde
kullanmaya bile tepki gösterdikleri hususu oldukça önemlidir.Gerek malakan
halkının savaşa , kan dökmeye sıcak bakmayışı, gerekse sahip oldukları Bolşevik
düşünceler yöneticileri kaygılandırıyordu.
Yeni cumhuriyet yöneticileri ve
askeri şefleri Rusların Türkiye topraklarındaki Malakanları Türkiye’de Bolşevik
hareketi güçlendirmek için kullanacağı ve yeni iktidarı güçsüz kılacağını
düşünmekteydi. Bu durum da kazım KARABEKİR’in yapıtında şöyle geçmektedir .
, "Ruslar (ın)
bizi.......Kars ve havalisindeki Malakanlara bazı ufak tefek harekat yaptırarak
bu harekatı Bolşevik cereyanı şeklinde göstererek himaye etmek ....suretile
izaleye çalışacakları..
Genç cumhuriyetin yöneticilerinin
ve askeri şeflerinin malakanlara karşı bu tutumu giderek boyutlanıyordu. Öyle
ki bu konu Sovyet Rusya ile yapılan görüşmelere bile yansıyordu.
"Kars konferansı esnasında
Ganyeski pek haşin ve kabalık gösteriyordu. Hatta bir gün 10 teşrinevvel'de
basit bir meselede(Türk köylerinden isteyenlerin gelmesine mukabil Malakan
köylüleri göndereceğimizi) söylediğim zaman :Bu hakarettir, umuru dahiliyemize
müdahaledir , bu teklif geri alınmalıdır , gibi kavgaya kalktı."(9)
Elbette her iki ülkenin
yetkilerinin karşılıklı görüşmelerinin de, Malakanların her iki ülkenin
yetkililerine baş vurmalarının da hiç bir yararı olmuyordu. Çünkü askeri ve
siyasi yöneticilerin kafalarındaki hedef oldukça netti: Malakanlar neye mal
olursa olsun gitmeliydiler .Böyle bir şeyi sağlamanın en zahmetsiz, en kırıp dökmeden
elde etmenin yolu da Malakanları kendi silahlarıyla, kendi inanışları ile
vurmaktı.
Sonunda çözüm
bulunmuştu.Malakanlar askere alınacaktı.
Elbette bir savaşın içinde olan
bir yönetimin yapacağı şeylerin başında bir genel seferberlik, eli silah tutan
bütün erkekleri silah altına almaktan başkaca da bir yol yoktu. Böyle bir
durumda hiçbir devlet yöneticisinin bir kısım halkın dinsel inanışları veya
vicdani telakkileri gereği savaşa karşı olmasına saygılı olabileceğini düşünmek
oldukça zor . Hem kurtuluş savaşı için gerekli
olan askeri güç için genel ve zorunlu askerlik yükümlülüğü, hem de
Malakan halkının genel siyasal
eğiliminin-Bolşevizm- genç devlet için tehlikeli görülmesi nedeniyle bu yolda
ısrarlı olunmuştur.
Ve son nokta:
"Malakanların en nihayet 20
kânunusaniye kadar memleketimizden çıkmadıkları halde katiyen askere
alınacakları hakkında Ankara'dan emir geldi. Kars Rus Sovyet konsolosu Norman
ziyaretime geldi. Malakanların askere alınması halinde Rusya'daki Türk
tebaasının da askere alınacağını söyledi. Cevaben hükümetimiz 20 kânunusaniye
kadar müddet temdid etmiştir , bundan sonra gitmezlerse askere alınacaklardır,
artık bence yapılacak bir şey olmadığını söyledim .
Yaşanan bu gelişmeler, başta Rus
otokrasisinin kapsayıcı askerlik dayatmasına karşı çıkmak olmak üzere bin bir
türlü baskıya göğüs gererek binlerce kilometre uzaktaki bu yere, Kars'a göç
eden Malakanlar için kötü bir sürpriz olmuştu. Tarih tekerür ediyordu. Onların
Kars'a geliş nedenleri, gidişlerin de nedeni olmuştu. Geride çok az bir gurup
bırakarak büyük çoğunluğu anayurd’a geri dönmek zorunda kalmışlardı.
Bunları sonradan peyderpey giden
kimi Malakan aileleri izlemiştir . Malakanlar kendilerine ait taşınmazları
Türklere satmış, bu taşınmazların tapuya kaydı, 12.11932 tarihli
"Malaganlardan Noterlikten Musaddak Senetle Satın Alınan Gayrımenkullerin
Tapuya Tescili Hakkındaki Kanun " la mümkün olmuştur.
Zorunlu askerliği kabul ederek
Türkiye'de kalmaya, Türkiye vatandaşı olmaya karar veren Malakan topluluğu ise
1962 yılına gelindiğinde bu kez siyasal olmayan nedenlerle Türkiye'den ayrılmak
durumunda kalmışlardır .Siyasal olmayan ama o ölçüde de yaşamsal olan bu sorun,
bir yaşam felsefesi olan Malakanizmin giderek saflığını yitirmesi, dış
etkilenimlere açık hale gelmesi ve yozlaşması korkusu -ki aynı korku nedeniyle
ABD de yaşayan Malakanlar da Yeni Zellanda'ya göç etmeye karar
vermişlerdir.(akt. O.Türkdoğan . agy)- ve Malakan erkeklerinin
evlenemeyişleriydi. Malakanlar, evlenme çağı gelmiş kızlarını, Kafkasya'dan
getirilerek köylerine yerleştirilen Terekeme'lere vererek onlarla akrabalık
kuruyor, ancak genç , bekâr Malakan erkekleri, diğer toplulukların kendilerine
kız vermemesi ve dokuz göbeğe evlenme yasağı nedeniyle evlilik yapamıyorlardı.
Çözüm, göçtü.
1962 yılında son kalan 1500'ü
aşkın Malakan, Anavatan'a , Sovyetler Birliği'ne göçerken arkalarında ,
Türklerle evlendirdikleri kızlarını, torunlarını, ortak kullandıkları
mezarlıklarını , ölülerini, geçmişlerini, bütün mal varlıklarını bırakarak;
üstelik de bir çoğu tekrar geri dönecekleri umuduyla, satmayıp ödünç bırakarak
ayrılıp gittiler .
Arkalarında bıraktıkları en büyük
miras, sıcak dostlukları, iyilik ve barışseverlikleri oldu.
|
Not:Odatv'de malakanlarla ilgili güzel bir belgesel ve son kalanlardan olan annesi malakan, babası türk olan yaşlı bir teyzeyle olan röportaj yeralıyor:
http://www.odatv.com/vid_video.php?id=8ae28
Malakan Kadın röportajın sonunda içli bir rusça türkü söylüyor.
Bir sonraki yazıda yeniden birlikte olma dileklerimle !
Malakan Belgeselleri İçin İzleyiniz:
Malakan Kadın röportajın sonunda içli bir rusça türkü söylüyor.
Yorumlar
Yorum Gönder